daha 10 yaşlarında bir çocuktum. yaşımın verdiği heyecan ve ateşle sürekli büyüklerime yalvarıyordum beni maçlara götürmeleri için. gittiğim, izlediğim her maçla galatasaray' a olan sevgim de artıyordu tabi. ufak yaşıma rağmen galatasaray' ın oynayacağı final maçından başka bir şey düşünemez olmuştum. maç saatinden 2 saat önce abimle beraber geçtik televizyon başına. neyse maç başladı ben tabi olduğum yerde duramıyorum yaptığımız her atakta ordan oraya zıplıyorum. maçtan önce herkes arsenal' in üstün bir futbol oynayacağını iddaa ediyordu ancak sanılan olmadı, gayet dişe diş bir mücadele oldu. arif ve hakan' la net pozisyonlar yakaladık. iki tarafta gol atamayınca maç uzatmalara gitti. uzatmaları beklerken çocuk kafasıyla abimle beraber maçın analizini yapmaya başladık. sonrasında uzatmalar başladığı anda tekrar gözler ekrana dikildi. hagi sinirine hakim olamayınca kırmızı kart gördü, o kartla beraber bende yıkıldım tabi. bu arada bülent korkmaz' ın sakat koluyla oyuna devam ettiğini gördüğüm anda galatasaray ruhunu tanıdım. oyun devam ediyordu uzatmaların sonuna yaklaşmıştık henry' nin 6 pas içinden vurduğu kafayı taffarel muhteşem bir şekilde kurtarınca bir kez daha inandım kupayı alacağımıza. sonunda hakem uzatmaları da bitiren düdüğü çaldı. penaltılara kalmıştı her şey. ilk olarak buz adam ergün geldi topun başına, o kadar soğukkanlı duruyordu ki atacağı her halinden belliydi. arkasından davor suker kaçırınca penaltıyı sevinçten havalardaydım, gözlerimden akan yaşa hakim olamıyordum. arkasından kral hakan geldi penaltı noktasına.. çok güzel bir vuruşla topu buluşturdu filelerle. sonra adını hatırlayamadığım arsenal' li gole çevirdi penaltı vuruşunu. 3. olarak ümit vardı topun başında. daha şut çekmeden tüm türkiye biliyordu o penaltının gol olacağını, penaltı ustası ümit davala vardı sonuçta orada. inandığımız şey gerçek oldu ve ümit topu kalecinin yattığı köşenin tersinden kaleye gönderdi. aynı anda spiker levent özçelik' in " biri sağa biri sola" tabiri de akıllarda yer edinmiş oldu. sonra viera geldi penaltıyı kullanmak için. tecrübeli adam atar dedik geldi, vurdu ama suker gibi o da direği geçemedi ve bu bizi kupaya daha da yakınlaştırmıştı. havalardaydık, uçuyorduk adeta.. son olarak kupayı almamızı sağlayan son penaltıyı çekecek olan popescu geldi. ayağının üstüyle öle hızlı bir şut çekti ki kalecinin yapabileceği hiçbir şey yoktu. ve artık kupa bizimdi. sadece ben ve abim ya da galatasaraylılar değil tüm türkiye birbirine sarılıp seviniyorlardı. hatta galatasaray' dan nefret ettiğini söyleyen fenerliler mutluluktan gözyaşı döküyorlardı. çünkü bu sadece galatasaray' ın değil türkiye' nin başarısıydı. bu gece maçı izlerken tekrar aynı duyguları yaşadım ve sanırım her izlediğimde yine yaşıcam. teşekkürler aslanlar..