ibretlik diyaloglardır.
karadenizin şirin ilçelerinden ünye' de kuzenimle birlikte ünye kalesini geziyorduk, kalenin zirvesine çıktığımızda 8-9 yaşlarında iki velet gülüşüyorlardı. sıcak havanın etkisiyle biraz serinlemek için içlerinde yağmur suyu birikmiş yalak benzeri taşa doğru yöneldik ve aşağıdaki şekilde bir muhabbet gelişti.
bb: ben
k: kuzen
ç1: çocuk bir
ç2: çocuk iki
k: abicim bak burda su var, elimizi yüzümüzü bi ıslatalım.
bb: olur kuzen, ter sırtımdan çıktı a.q.
ç1: abii! siz buralı mısınız?
bb: evet buralıyız aslanım.
ç1: hangi köyden.
k: kale köyündeniz, şu evler görünüyor ya oralıyız biz.
ç1: biz de oralıyız ama sizi ilk kez görüyoruz.
k: biz istanbul' da yaşıyoruz, ziyarete geldik.
ç2: aa abi siz turist misiniz?
bb: (hala suya el sürememiş olmanın verdiği sıkıntıyla) evet koçum öylede denebilir, yerli turist.
ç1: abii bu kalede iki mağara var siz onlara girdiniz mi?
k: (tövbe yarebbim) girdik aslanım, sizin yaşlarınızdayken buralarda cirit atardık biz.
ç2: abii!..
bb: (haa abinin anunaa!) yine ne var?
ç2: abii o suya elinizi değecek misiniz?
bb: müsaade ederseniz evet, ne olm bu soru bombardımanına tuttunuz. ilk kez mi insan görüyosunuz?
ç1: yok abii. şeyy dicektik, biz az evvel o suya işedikte. elinizi dokanmayın dicektik. hihihii...
k: abii, bu ikisini aşağı atsak bizim yaptığımız anlaşılır mı?
bb: abii deme lan bana!..
ç1: abii görüşürüz...
k: sittirin lenn!..