dışarıdan bir madde olarak alınmadan hormonal dengeyi altüst ederek uçmamızı sağlayan en şiddetli insan duygusu. Bir tür delilik hali. Bu kriz insanı çekim duyduğu cinsle ilişkiye girmeye ve birleşmeye iter. şizofrenide olduğu gibi hayaller kurmaya ve doğaüstü bir gerçekliğe bizleri itiveren aşkın, şizofrenideki kadar ümitsiz olmayan tarafı doyurulabilmesi ve hafifleyebilmesidir. Aşkın şiddetine bağlı olarak, sonucu ölüme kadar gidebilir. Şiddetli tartışmalar, histeri krizi benzeri kavgalar sonucu ağır yaralanmalar da olabilir. Çok tehlikeli ve bağımlılık yapan bir durumdur. Beyindeki dophamine ve feril etilamine hormonları aşık olduğumuzda artar. Bunlar keyif hormonlarıdır. bu esnada da canlılık ve yaşama isteği veren seratonin hormonu azalır. Bu, gerçekliğe perde çekip, hayali yorgan diye örtünmeye benzer. Tek insana bağlı olarak hissedilen keyif duygusu ve yaşamdan koparan ve sadece bir amaca yönelten bir takıntı halidir. En çarpıcı yanı da yaşamı ve daha önceki yaşantılarımızı bize çarçabuk unutturabilmesidir. Yaşamımızdaki tek doğru ve "en iyi" aşık olduğumuz kişi oluverir. haz verdiği kadar en az acı da verebilir ve çoğunlukla zehirli bir zevktir. zehirli olmaması için şansımızın yaver gitmesi ve bizi zehirlemiycek bir insana karşı aşk duymamız gerekir. Bu da çok sık olmaz. Aşk kendimizi geri plana almamız gibi çok tehlikeli bir psikolojiyi çağıran, bir nevi bizi önemsizleştiren ve kendimizi unutturan bir aldatmacadır. Son derece mutlu, anlamlı, her zamankinden çok daha derin ve çocuksu hissettiğimiz için de sımsıkı bağlanırız ona. Ailesi olmayan biri, bir anda ailesine kavuşursa dünyalar onun olur. Onlara kavuşmadığı zaman da mutludur belki, ama kavuştuktan sonra onları kaybederse o eskiden mutlu olduğu yaşamı artık ona cehennem gibi görünür. Aşkı kaybetmek de bunun gibi bir şeydir. Kimse "onu tanımadığın zamanları hatırla bak mutluydun" diye sizi teselli edemez. Çünkü değerli bir şey artık kanınıza karışmıştır, onu sökmek hiç de kolay olmaz.