rüyamda gördüm seni dün gece. sadece sarıldık birbirimize, kokladık doya doya, hiç konuşmadan, çığlık çığlığa sustuk ve sadece sarıldık...
uyandığımda üstüm açılmış ve susuz kalmışım, ne üstümü örten biri vardı yanımda ne de su getiren biri.
biri; senin gibi değil, bilemezsin. biri; acımasız, suratsız, hiçlik içinde bir varoluş.
elimi hala boşluğa atıyorum, bulamadığımda yaram kanamaya başlıyor, tam göğsümde, derinden, içten kanıyor oluk oluk...
ne merhemi var, ne de pansumana ihtiyacı...
bekleyince geçer diyorlar sevgilim, hayır geçmiyor!
bensiz mutlu olduğunu söylüyor musun kendine? kandırıyor musun benim kendimi kandırdığım gibi? kendi kendineyken beni buluyor musun yanında?
yalnız kalıyor musun sevgilim kalabalığın tam ortasında?
sana kelimeler biriktiriyorum, kimseye söylemiyorum. boşluk içerisinde bol huzurlu uyuyorum ama yine rüya görüyorum sonra yine sen.
yine, yine, yine... kulaklarındaki çınlama gibi hep tekrar eden bir kaos.
bilmek ister misin hala seni sevdiğimi, gururumu senin için yok ettiğimi, her şarkıda içimi yine acıttığını... istemezsin bence, zaten bildiğin bir şey.
uzakta, başka kokularla kandırırken birbirimizi, aklımıza her geldiğinde yaşadıklarımız, nasıl kurtuluruz bu acıdan?
ölü bedenlerimizi bizden başka kim diriltebilir?