demokrasinin anlamını insan hakları olarak çarpıtmak için kullanılan program. çoğunluğun haklarını hiç konuşmayıp azınlıkta kalanların fikirlerinin öneminden bahsedilip duruyor. demokrasi çoğunluk rejimidir. azınlıkta kalanların hakları insan hakları ile sınırlandırılır.
son zamanların modası da bu. çoğunluk insanların isteklerinden çok, azınlık insanların istekleri önemsenmelidir diyorlar. bu azınlık diktatörlüğü demektir. demokrasi ise çoğunluk diktatörlüğüdür. çoğunluk diktatörlüğünü sınırlandırmak için insan hakları getirilerek demokrasi sınırlandırılır. ancak demokrasi asla % 1-2 oy alanların görüşleri ile % 50 oy alanın haklarını gaspetmek değildir. bu tür program ve bu tür kafada medya mensupları oldukça bu halkın demokrasi neymiş sınırları neymiş kavraması oldukça zor. allah yardımcımız olsun.
demokrasinin bir dikta rejimi olup olmadığı ileri düzey bir tartışmadır. önce bir ülkede demokrasi tesis edilir ve demokrasi yeterince gelişince sınırlarının belirlenmesi yolunda düzenlemeler yapılır. bizde ise olmayan demokrasi diktatörlüğünün sınırlandırılması isteniyor. tüm dünya önce demokrasi getirmiş sonra azınlıkta kalanların haklarının gaspedilebildiğini görüp sınırlandırmak için insan haklarını geliştirip demokrasinin tepesine sınırlayıcı olarak koymuş. biz ise azınlık dikta rejimini yok edip "demokrasiye geçeceğiz" deyince sevgili diktacılarımız azınlık kalanların haklarını yine demokrasinin üzerinde tutup % 1-2'nin öneminden bahsediliyor. demokrasi önce çoğunluğu memnun etme rejimidir.
abbas bey, çoğunluğun isteğinin demokraside önemli olduğunu her söyleyen öğrenciye "siz % 1-2 bile olsa insanların görüşlerine değer vermiyor musunuz. bu demokrasi değil, %1-2'nin görüşlerinin değeri yok mu" diyerek insanları kandırıyor. ayıptır ayıp. her insanın görüşü önemlidir, rahatça fikirlerini ifade edebilir, ancak çoğunluğun isteğinin olması demokrasinin ana şartıdır.
bu yalanların bir benzerini de chp'den duyuyoruz. güya demokrasi uzlaşma rejimiymiş. demokrasinin veya insan haklarının hiçbir noktası uzlaşma rejimi değildir. demokrasi ve insan hakları uzlaşılarak yapılmaz ama sonucu bir uzlaşma sağlar. mesela bu ülke için başörtülülerin üniversiteye girebilmesi çoğunluk oldukları için demokratik bir hak olduğu gibi bir kişinin giyimi veya eğitimi bir başka kişinin isteğiyle sınırlandırılamayacağı için aynı zamanda insan hakkıdır. bunun neresinde uzlaşacaksın. seni ilgilendirmeyen konularda uzlaşma aranmaz. benim neyi sevip sevmediğime niçin başkasıyla uzlaşayım. çoğunluk benim gibi düşünüyorsa ve insan haklarına uygunsa kimseye uzlaşma hakkı vermem.
edit: birde kuvvetler ayrımı yalanı var. kuvvetler güçlerini halktan alır ve kuvvetler birbirlerinden ayrımı anlayışı; kuvvetler birbirlerini sınırlandırır şeklinde ayrılır. yani halkın temsilcisi olan meclis; yasama yaparak hükümeti ve yargıya müdahale eder. yargı meclisin oy çokluğuyla aldığı anayasa hükümlerine göre meclis ve hükümet yetkilerini sınırlar içinde tutar. yürütme; organizasyon işlerini meclis ve yargının sınırlamaları dahilinde nasıl yapacağına kendi bakış açısından yapar. bunlar ayrı değil birbirlerinin sınırlarını çizip duran organlardır. bir insan vücudu olarak düşünürseniz beyin halk, yani meclistir. eller ve ayaklar yürütmedir, yargı ise beynin hayalinde çizdiği kurallar bütünüdür. yargı herşeyin üzerinde olan bir organ değildir. üstünlük açısından bakarsanız asıl olan beyindir ve yargı beyin ne isterse onu yapmak zorundadır. bugünkü programda yargı hiçbir ülkede hükümet tarafından belirlenmiyor diye bir yalan daha söyleniyor. tüm demokrasilerde yargı yasamanın(meclisin) belirlediği kanunlar ve insanlarca yürütülür. yürütme görevi yapan hükümet meclisin içinden çıktığı için yargı için de belirleyicidir. kendi başına hükümet diek müdahale etmese bile bir şekilde yargıya müdahalesi mevcuttur.