voleybolu denizde yada deniz kıyısında plastik topla oynamak dışında voleybol hakkında hiçbir şey bilmeyen babamla izlediğim sarı meleklerimiz yarı finalde yüzümüzü güldürdüğü maç. maç öncesi şöyle iyiyiz, böyle süperiz, voleybolun messisi ekaterina gamova falan anlattık, tabi adam zannetti ki herşey süper olacak. ama başlangıç öyle olmadı.
ilk set felaket bir başlangıçla 6 sayı fark açıldı. tabi ondan sonrası çok zor oldu. sonra açıldı meleklerimiz. babam ise lan amma servis hatası yapıyorlar alttan vursunlar topa geçsin yeter demekte diretiyordu. lan baba olmaz öyle sikertirler dedim içimden, duymadı allahtan.
5. set ömrümden ömür götürdü. annem odaya girdiğinde sayı kaybediyor, çıktığında kazanıyor, tekrar geldiğinde yine sayı veriyorduk. en sonunda anne balkona kilitlenmiş, baba camiye gönderilmiş, tüm şanssızlıklar tarafımca yok edilmişti. işte o an nati'nin (bkz: natasha osmokrovic) tek başına yaptığı blok geldi. dedim ki kendi kendime "işte bu bize maçı getirecek harekettir ağa". ki öyle de oldu. o son smaç dışarı giderken "goooool" diye sevinmişim. "bu da mı gol değil lan" dedim sonra kendi kendime, ama olsun o bir goldü. türk voleybol tarihinde atılan bir goldü. gerisinin gelmesi dileğiyle atılan.
bir türk takımıydı finale yükselen, zorluklarla kurulmuş, kurulması yıllar almış, geliştirilmesi için fedakarlıklar yapılan bir takım. ama böyle bir takımın kurulabilmesi için illa artı şeyler mi yapılmalı? daha önce yapılmayanları yapmakla böyle bir takım kurulabiliyorsa daha önceleri neden yapılmadığı konusu türk sporunun halini anlatması bakımından başka bir entry konusu olsun.
finalde başarılar sarı melekler... şimdiden sizleri beklemeye başladım. yanımda bu sefer kimse yok. başka bir şehir, başka bir yerden izleyeceğim sizleri. şansa ihtiyacınız olmaz inşallah ama olursa da ben atarım komşuları aşağıya tek tek. sizlere feda olsun.