26 mart 2010 ibb bursaspor maçına kadar şampiyon olacağına sonsuz(!) inancım vardı. hasta olmama rağmen mutlaka gideceğim bu maça dedim ve gittim. herşey çok güzeldi, tam bir futbol havası, yollar karnaval gibiydi. 30 bin taraftar yollara akın etmiştik. istanbullu vatandaşlar bizleri kornaları ile selamlıyor ve el sallıyorlardı (bravo size helal olsun) diye sesleniyorlardı. ve stadın önüne geldik nihayet. olimpiyat stadının otoparkı tıklım tıklım deplasman otobüsleri ve hususi araçlarla dolmuş taşmıştı ve o an dedim ki o sene bu sene biz şampiyo olacağız arkadaş!!! bizim topçular napar neder alır bu maçı, bu taraftar için alır gene alır. derken stad ta yerimizi aldık maçın başlamasına tam birbuçuk saat var bizler ayaktayız ve sürekli atkı show yapıyoruz, şampiyonluk şarkıları söylüyoruz. gel zaman git zaman, maç başladı ve bursasporun aleyhine çalan düdükler, ofsayt ve foul düdükleri. gollerimiz sayılmıyor... bünyamin gezer... bu adamı ilk duyduğum zaman içime bir şüphe düşmüştü zaten. bu adam hakem se eğer biz kaybetmeye mahkumuz. ve ilk yarıyı 2-0 yenik kapattık. ve o an dedim biz galip gelemyeceğiz. takım top oynayamıyor her pozisyon ofsayt, her hareketimize foul veriyor. yani bünyamin gezer bizim yenilmemiz için elinden gelen her kozu kullandı. ve maç bitti bizler sabaha karşı döndük şehrimize. ve ben artık kesinlikle şampiyon olacağımıza inanmıyorum, inanamıyorum.
önceden derlerdi; bursayı şampiyon yapmazlar arkadaş!!! ben güler geçerdim... kardeşim bizim takım çok güzel top oynuyor, hırslı oynuyor çok sağlam defansımız ve bulgar milli takım kalecisi bizim kalemizde!!! diyordum. hücumda çok iyiyiz diyordum...
uzun lafın kısası; sen nekadar profesyönel oynarsan oyna, kararları hakem veriyor.