ben bu yazıyı sana yazdım ama bilmiyorum okur musun, okuyacak kadar sabredebilir misin? konuştuklarımı dinlemek için bile tutamazken kendini oturup da yazdığımı okur musun, gerçekten garip bir düşünce. bunaldım demek yetmiyor. boğuldum demek hiç anlatmıyor beni sana. her dakika her saniye, her an... aynı şeyler dönüyor aynı şeyler yaşanıyor ve biz geriye dönüp baktığımızda hala başlangıç çizgisini görüyoruz. dün de dedim sana "zaten çok sağlam temeller üzerine inşa etmedik biz 'biz'i." zorlama daha da olmaz mı? yorma beni çok mu zor?
göğsümde oturan yumru sana mı kızgın bana mı kırgın? bilemiyorum... burada yazmayı bitirdikten sonra "ben bu yazıyı kendime yazdım" bölümüne gidip biraz da kendime akıl veririm belki, belli olmaz. hoş verdiğim akla uyar mıyım orası karışık.
çözemedin beni, yordun beni. bu yaşta, "ilk"inde bu kadar sık yoruldum der mi bir insan? silip gitmek var her şeyi amaaaaa* yapamıyorum yapamam işte bilirsin beni. biliyorsun ya ondan bu kadar zorluyorsun belki de beni. seni kendimden, seni içimden koparıp atmamın ne kadar zor olduğunu biliyor ve o yüzden değişmiyorsun.
şimdi her zamanki gibi özürler diliyorsun. özür duymaktan da yoruldum. samimiyetine lafım yok, asla. lakin kendi samimiyetimden şüphe duymaya başlamak en kötüsü olur. ikimiz için de.
ben bu yazıyı sana yazdım. bu dakikadan önce yaptığım ve tabi bu dakikadan sonra bir ömür yapmaya devam edeceğim gibi. çünkü sen de biliyorsun iyi de olsa kötü de olsa ben bütün yazılarımı sana yazıyorum.ben seninle yazılmış ömrümü yaşıyorum.
ve ne oluyor biliyor musun? yazdıkça seni affediyorum...