uzun bir gündü ve uzun bir gece bekliyor beni. bir yandan da yazılı kağıtlarım geldi eve sıcak servis. kimse bana öğretmenler sadece okulda çalışıyor demesin sakın. tüm kuralları da ihlal ederek bir keyif sigarası içiyorum ve kahvemi yudumluyorum şu an.
bir yandan gençlerimin kağıtlarına şöyle bir baktım da biri bana not bırakmış yazılı kağıdına. hocam bu sorunun yanıtı aklıma gelmedi diye. orijinal çocuklarım benim. hepsi bana benziyor, ne hocayım ama. arkada soru işareti bırakmak (!) istemiyorlar.
evim evim sevgili evim. sıkılıyorum galiba. bir an önce bitsin sittirsin gitsin istiyorum her şey. olumlu mu olacak olumsuz mu hiç düşünmüyorum açıkçası. tedaviyi uygulayan ekibi sevdim. " nokta atışı. " bunu hiç unutmayacağım bayağı güldürdüler beni açıklama yaparken.
onlar açıklıyor benim aklıma sözcüklerin mecaz anlamları geliyor. ben bu kadar kıkırdak değildim ne oldu bana?
hep böyle oldum ama hayatım boyunca. başıma ne zaman boktan ağır bir iş gelse dalganın en alası geliveriyor aklıma. sonra aradan zaman geçince dönüp bakıyorum, yuh ben mi atlatmışım bunca şeyi diye.
sizi böyle bir masaya yatırıyorlar. korkmayın canınız öylesine acımıyor. bir de aklınıza en sevdiğinizi getirip ona odaklanınca acı bile unutuluyor bir müddet sonra. zaten dayanılmaz bir acı da değil. alet dönüp duruyor üstünüzde. en kötü yanı hiç kıpırdamamak zorundasınız ve yanınızda ne yazık ki kimse bırakılmıyor. benim yanımda zaten kimse yoktu da.
masada kıpırdamadan yatarken çok kötü, her bir yanınızın kaşındığı hissine kapılıyorsunuz. kıpırdamak yasak ya!
sesleri duyuyorsunuz, sizinle iletişimi kesmiyorlar. bir de şefkat var ki aha böyle gözleriniz yaşarıveriyor.
nokta atışı... çok hoşuma gitti ya. tıp ilerlemiş. o kadar korkacak bir şey yok artık. nokta atışı yapıyorlar. başka hiç bir organınıza zarar gelmiyormuş, ne güzel, ne güzel!
sadece midem çok bulanıyor bazen ve halsizleşiyorum. en nefret ettiğim şeyi yemek zorundayım. kırmızı et. proteinden yoksun kalmamak için bir de kilo vermeye engel olmak için bir beslenme tablosu verdiler elime. ya zaten kuş kadar kalmışım, hangi mide alacak onları.
sevdiğim erkeğe ihtiyacım var. ve o yanımda ya yeter.
uykusuz kalmamaya çalışacakmışım. başarabilirsem tabi neden olmasın?
akşam çökmekte bu uzak ilçeye. belki bu akşam sahilde dolaşırım biraz. keşke sen de yanımda olabilseydin * ...
kızacak birilerini arıyorum çevremde. aslında o kendini çok iyi biliyor ya. başıma bir hal gelirse eğer alacağım bu bağırsakları tıkacağım ağzına ağzına.
bir hayata mal olmak nasıl bir duygu, gurur duyarak seyrediyor mu bu tabloyu acaba?
bana baktıkça ne kadar büyük insan olduğunu anımsasın ve gurur duysun, yaptığı yapacağı her şeyle hem de.
ışığı görmeden önceki son karanlık tüneldeyim biliyorum. bu illeti yendiğim gün " senin yenildiğin " gerçek gün olacak bana bu hayatı miras bırakan pislik!
seni nasıl reddettiysem mirasını da reddedeceğim, hiç merak etme!