sensizliğin acısı ruhuma öyle bi işledi ki; mutlu olamıyorum, gülemiyorum, hatta biri duyar diye ağlayamıyorum bile. en ince damarlarımdan bile sensizlik akıyor şimdi. kulaklarımdan sesin bir an olsun gitmiyor. sadece sesini duymak yetmiyor. seni göremediğim her gün için kendime ve çaresizliğime bi kez daha lanet ediyorum. zamanında yaptığım bi cesaretsizliğin cezasını çekiyorum şimdi.
çok pişmanım.
seni sevdiğim, çok sevdiğim, hep seveceğim için değil. zamanında üniversite tercihlerimi ankara dışında yapamadığım için. işte bu cesaretsizliği yaptığım için. yine "hayatında herhangi bir anı değiştirirsen, bütün hayatını değiştirirsin. o zaman ben olmazdım hayatında." diyeceksin. avutmaya çalışacaksın beni bunlarla. ama bilmiyorsun ki ben seni nerde olsan bulurdum. değil 700 km uzağımda, dünyanın öbür ucunda ya da evrenin herhangi bi köşesinde olsan bulurdum seni.
bulurdum ve bırakmazdım o zaman. bırakmak zorunda kalmazdım. her geldiğinde gidişinin acısı oturmazdı içime. otobüse bindikten sonra "acaba bu onu son görüşüm mü? ya kaza geçirirse?" diye korkuyla bakmazdım arkandan. ve el sallarken kalbim kor halini almazdı hasretinle.
yanlış anlama. hasretin bile güzel. biliyorum şu an kendimle çelişiyorum. aslında beni mahveden ne biliyor musun? "aşk"ın içini boşaltıp sırf "benim sevgilim var" diyen öküzlere, gerizekalı kızlara bile gıptayla bakmak zorunda kalmam. yani onlar birlikte, çünkü birbirlerini sevmiyorlar. biz birlikte değiliz çünkü birbirimizi çok seviyoruz gibi oluyo sanki. amaaaaaan ne bileyim. nerde elele bi çift görsem, nerde bi kız görsem beline dolanmış sevgilisiyle kafa göz dalasım, "adalet mi lan bu?" diye değil mahalle dolusu, dünya nüfusu kadar isyan edesim geliyor. sevdiği insanı görebilmenin verdiği o mutluluğun değerini bilmeyen o malları birlikte gördükçe kıskanıyorum.
o değil de yanarım yanarım da o kadar buluş yapan isveçli bilim adamlarının ışınlanmaya çözüm getirememelerine yanarım. hayır artık öyle bi duruma geldim ki, işletmeci halim ve sıfır fen bilgimle ben yapıcam şu sktriboktan aleti.