geçenlerde sabahın köründe, sersem şekilde evden çıkmam gerekti. gece yağan yağmurdan yerler hala ıslak ve yerleşkemiz istanbul olduğundan bittabi çamurluydu. işlerine yetişmeye çalışan sıradan köleler buna pek de aldırmıyordu da neyse efendim konudan sapmayalım, derken bir sokak iti; görüş alanıma peydah oldu, evvelki sahipleri veya kendisine kemik atanlardan alışmış olacak ki; takım elbiseli, favorileri kılçık, çalıştığı iş merkezine gitmek için evden sağ ayağı ile çıkarken 'pismillah.' çektiğine bire beş bahse gireceğim bir tipin götüne takıldı.
her şey olması gerektiği gibiydi, yavşak takım elbiseli ortodoks itin kafasını kuçuladı, 'gel hele' dedi. it de yavşak tipin götünü kerteriz alarak tek sırayı bozmadan peşi sıra ilerledi. it; yavşağın yolundakilere havlamakta herhangi sakınca görmeyecek kadar acıkmıştı. yavşak bu durumdan gayet memnundu.
o sırada yerde bir gazete parçası gördüm, ahmet altan'ın bir yazısı çamurların içerisinde öylece duruyordu. yavşak tipin köpeği zehirleteceği zamanın kesinliğinden ne köpek ne de ahmet altan haberdardı.
yavşak tip ve ben bu bilgiyle birlikte günümüze devam ettik. geri kalan herkes diz çökmüştü.