dünya denilen gezegende gelmiş geçmiş en renkli dildir. zira, içinde barındırdığı bir sürü kelime taa atlantik'in öbür ucundan çin'e kadar olan coğrafyadan devşirmedir. bu bir rekordur. dünya üzerinde böyle bir dil yoktur ve muhteşem bir zenginliktir (örneğin, tatlı su balıkları hariç deniz balıklarının hemen hepsinin ismi yunanca'dan alınmadır, domates-patates ise aztekçe, hamak ise bir ispanyol yerli dilinden). ayrıca farsça, arapça ve bazı avrupa dillerinin (özellikle fransızca) etkisinden türkçe'yi mahrum bırakmak veya bu etkileri saf dışı etmeğe çalışmak resmen bir cinayettir. zaten bu işe kalkışılırsa, kalkışanın elinde kalır, kalkışan bir şey yapamaz hale gelir. zira bu etkileri çıkardığınız zaman dilde elde ne edebiyat kalır ne başka bir şey. 1960'larda yunanlılar yaptı bunu (güzelim balkan dillerinden esintiler, türkçe kelimeler, daha neler neler...)ve güzelim yunanca'dan geriye yontulmamış kütük gibi bir şey kaldı. yunanca katledildi resmen. adı da modern yunanca oldu. (şimdi yunanca'nın adını ne kadar duyuyoruz acaba?) dünyanın en güzel dillerinden olan arapça'nın ve farsça'nın karşılayabildiği bazı kavramlar öztürkçe'de yoktur, işte bu yüzden etkilenme harika bir şeydir. ayrıca tükendiği savı da kesinlikle baştan savmadır. türk dili ailesi ise kocamandır. türk dillerinden birinin anadil olarak konuşulduğu coğrafya'nın üzerinden batı-doğu veya doğu-batı doğrultusunda günümüz yolcu uçaklarıyla uçmağa kalksanız, yaklaşık 10 saatinizi harcamak durumunda kalırsınız. ayrıca günümüzde anadil olarak konuşulan coğrafyadan ayrıca neredeyse bütün kuzey yarım küreyi işgal etmiş bir dildir, ölmesi söz konusu değildir. bunlara ek olarak, ne güzeldir bir kavramı bir kaç farklı kelimeyle anlatabilmek: bence dünya'daki en büyük zenginliktir. ben, şahsen anadilim olarak böyle muhteşem bir zenginliğe sahip olduğum sonsuz sevinçliyim.