insandaki akıldışılığı sinemaya dökmüş yönetmen. varolandaki realite, akılcılık cezbetmiyor onu. sinemasının iskeletini insanın tutkularının peşinden gitmesi, gerçekleşmesi zor olguların izini sürmesi oluşturuyor. bunu yaparken de toplumsal konjonkture bağlı kalışıyla filmlerinde sosyal analizleri satıraralarından bulabilmek başlı başına artısı oluyor. dönemin aynası misali portresinin çizimi ve bunu yaparken de kasmadan duru bir yol izlenişi demirkubuz sinemasına vites büyüttürüyor. ortaya sonuç itibariyle tadından yenmez yapıtlar çıkıveriyor. cidden, türk sinemasının en mühim kabuk değişimi emarelerini zeki demirkubuz'da buluruz ve sinemaya dair oluşuveren sonsuz haz peşimizi bırakmaz.
c blok'u eğrisiyle doğrusuyla bir ilk film olarak değerlersek, külliyat içinde pekte eksik taraf bulamayız. masumiyet'in ayrı bir yeri var mıdır sorunsalına vardır yanıtını vermek olası! çünkü, masumiyet ciddi bir başyapıt yakın zamana dair. ceylan'ın uzak'ı gibi. sinemamıza dair, çok çıkmayanlardan.
tutkuların peşinden koşmak bir nevi duyguların aklın önünde yer alışını betimler. bunun sinemasıdır demirkubuz sineması.
hareketsiz insanlar, statikliğin içselleştirilmesi, saatlerce kilitlenip tvde film izleyenler, varoşlar ve tutkusal bindirmeler... olayın özü budur, bu!