içten içe beni hayretlere sürükleyen bir yazardı bu zat-ı muhterem,
ulan derdim neden millet bu denli dirsek temasında durur bu adama, kerameti cevheri nedir acep? diye hallenir, kendi kendime sorular sorardım ve anlamlandıramazdım... derdim ki "reklamın iyisi kötüsü olmaz tutmuş bir yol gider fizana" şeklinde açıklamalarla geçiştirirdim. meğer kazın ayağı, kanadı hatta iç organları öyle değilmiş.
adam samimi olduğundan, içten olduğundan, ironik ve esprili olduğundan en önemlisi de sevilmeye layık olduğundan el üstündeymiş!
çıkardım şapkamı eğdim başımı, derin bir selam verdim. ve dahi derinden de bir sevgi duydum şapkam elimde bekler vaziyetteyken...