ülkücüler vs teletabiler

entry27 galeri
    22.
  1. kıyaslamayı yapanlara "ben aslında böyle biri değilim" dedirtme ihtimali yüksek olan kıyastır. ama önce biraz dürtmek lazım, olmadı sallarız...

    "bütün içindeki parçalar, bütünü vareden birer yapıdır. parçanın bütün içindeki konuşlandırıldığı yer ve o yerdeki işlevi, duruşu önemlidir."

    bu noktada bir insan ömrü boyunca karıncayı dahi incitmeden hayatını yaşamış ve ömrünün son gününde şehrin en işlek, en kalabalık yerinde canlı bomba olarak kendini uçurmuş olsun. bu insana acımalı mıyız? yoksa bu insanı, ömrü boyunca karıncayı dahi incitmemiş olan bu insanı kınamalı mıyız?

    bütünde baktığımızda yaşamını oluşturan binlerce gün hiç kimseye zarar vermemiş bir adam görsek de parçayı ele alınca durum çok daha farklı görünmekte...

    ve yeri gelmişken insanları tanımak için uzak doğuluların bir inancına kulak vermek ve nefeslerini dinlemek, söylediklerini dinlemekten daha işlevsel olabiliyor genel itibariyle... ve nefesinin ritmi sürekli aynı seyirde devam edenler en büyük sahtekarlardır ki kendilerini bile bir şeylere inandırabilirler. gel gelelim hayatını sadece siyaset, sadece futbol, sadece aşk üzerine konuşlandırmış olanlara... sahtedir söylediklerinin tamamı. zira yaşadıkları şey hayat bile değildir. hal böyle olunca da söylediklerine bakmak yanıltıcı olabiliyor sanırım.

    "tüm katliamları kınıyorum" demekle ne katliamlar son buluyor, ne de senin kınamaların. yurdumdaki katliamların genel yapısı ise hep tek taraflı yontulmaları ve şahsi reklamlara alet edilmeleridir. rant bu kadar büyükken "katliamları çok kınıyorum" desen de para etmiyor. "katliamları yapanların yedi ceddini gıdığından öpeyim" desen de nafile... olay katliamların ve linç kültürünün ekmeğine yağ sürmemekte, herdaim fikirlerin çarpışabileceği bir zemini hazırlamakta. hayatımda en çok tartıştığım, en çok ters düştüğüm insanlar şahsi anlamda hayatımın bir parçası olan insanlardır ve hemen her insan için de bu durum böyledir. çünkü bir insanla düşünceleri üzerine "düşündüklerinin yanlış olması üzerine" tartışırsın. ama hiçbirisine de çıkıp "teletabisin lan sen" demedim. kavga ettiğim ve hatta fiili olarak duvarları yumrukladığım bile oldu belki ama hiçbirisi teletabi olmadılar.

    ama teletabi olsalardı katliam da yaşanırdı, kardeş katli de... ne söylediğin kadar nasıl söylediğin de önemli.

    adamın birisi arabası ile ilgili bir durum üzerine general motors'un destek hattını arar:
    - arabam çilekli dondurma seviyor ama vanilyalı dondurma sevmiyor.
    + ne diyorsunuz beyfendi?
    - çilekli dondurma aldığımda arabam çalışıyor ama vanilyalı dondurma aldığımda çalışmıyor.
    + (allah'ın manyağı) bu şekilde size yardımcı olamayacağız.

    aradan zaman geçer ve adam tekrar arar, yetkili birisi ile görüşmek ister. yetkiliye:
    - arabam çilekli dondurma seviyor ama vanilyalı dondurma sevmiyor.
    + size bu şekilde yardımcı olamayız beyfendi.

    birkaç aramadan sonra durumu kontrol etmesi için bir mühendis adamın verdiği adrese gider.

    adam arabayı çalıştırır ve marketin önüne geldiklerinde adam kontağı kapatır ve çilekli dondurmayı alıp gelir. marş bastığında araba çalışmaktadır... sonra tekrar evden markete giderler ve adam gene arabayı durdurur. vanilyalı dondurma alıp gelir ama araba bu sefer çalışmaz. mühendisin şaşkınlığı uzun sürmez. üretimdeki bir hata dolayısı ile soğutma sisteminde bir sorun vardır ve çilekli dondurma dolabı marketin arka tarafında kalmaktadır. ve adam çilekli dondurmayı alıp gelene kadar motor soğumaktadır. ancak vanilyalı dondurma kasaların yanındadır ve adam dondurmayı alıp gelene kadar motor soğumadığı için araba çalışmamaktadır.

    velhasılı kelam diyeceğim o ki "arabam vanilyalı dondurma sevmiyor" demek özünde varolan bir aksaklığa işaret ediyor olsa da bunu, böyle söylediğin sürece anlaşılır olman mümkün değil. ve çok daha vahimi de bunun üzerine "salak insanlar beni anlamıyor." diyerek dert yanmaktır.
    0 ...