türkiye'deki karanlık dönemi nur yüzleriyle aydınlatarak, halkın büyük desteğini arkasına alarak yönetime gelen, sayelerinde ramazanları, bayramları doyasıya yaşayabildiğimiz, türkiye'yi muasır medeniyetler seviyesine çıkaran büyük insanlar, yani ak partililerin başımızdan eksik olmamasını, allah'a yalvararak isteme cümlesidir.
geçen gün iki üç tane hacı amcadan da duydum bu cümleyi. metrobüs ile yolculuk ediyordum. teker üstünde giden amcaları görünce onları kaldırarak, buyrun amcacığım buraya oturun diyerek kalktım. yüzü gülümsedi bir anda.
okuyor musun? gibi klişe sorular sordu. yüzü nurlu şekildeydi, hemen anlamıştım ak partiye oy verdiğini. yanı boşalınca, - gel evladım yanıma otur, iki kelam edelim. burada hep solcu montu giyen gençler görüyordum. senin gibi halk kahramanları az, benim yaşlılığımı görüp yer vermiyorlar. bir tanesi geçenlerde suratıma tükürüp -pis yaşlı mendebur, ne işin var senin bizim gibi insanların içinde dedi, çok üzüldüm gençliğin haline diye anlatarak devam etti.
sonra muhabbet döndü dolaştı metrobüse geldi. helal olsun tayyip efendiye, ne güzel yaptı şu metrobüsü. bir de şu zındıklar binmese ne güzel olurdu dedi.
amca ile yol boyunca, ak partinin nasıl güzel bir gelecek inşa ettiğini istişare ettik. telefonumu istedi. adı furkanmış. artık amca ile sık sık görüşüyor, fikir alışverişi yaparak tayyip erdoğan'ın yeni önderimiz olabileceğini tartışıyorduk.
ayrılırken allah ak partiyi de, sayın başbakanımız yüce erdoğan'ı da başımızdan eksik etmesin dedi, muzipçe gülümseyerek...
-amin dedim ve gözlerimden yaşlar süzülürken, yolda kimse görmesin diye gizleyerek işimi halletmeye gittim.