önce konuşmadım iki hafta kadar, kendine zaman ayırsın diye. eve gitmişti. "ara verelim" dönemi değildi. zira, ara verecek kadar adı konmuş şeyler yaşamadık hiç. sadece sıkılmasın istedim benden. bilemezdim...
konuşmadı döndüğünde. nedenini söylemedi. sordum, "iyiyim" dedi. kestirip attı. sonra, "ben aşık oldum" dedi bir gün. bekliyordum sanırım. öyle yıkık demezsin dışarıdan baksan... sanki kolonlarımı balyozla kırmışlar. dökükleri toplamışlar...
bıraktım. sustum. antidepresanlar. uzun uykular. yirmi saatten fazla, hareketsiz uykular. anlamsız günler. hepsi baktı birbirine çaresizce. mezarımın başında duruyorlardı. ağlayamadım. belki sığınağım bile harabe...
dün aradı. açsam mı, açmasam mı? düşündüm. şarkı uzadı melodide, söze girdi artık. açtım. konuştuk. yarım saat. "çıkıyor musunuz" dedim. tutamadım. "evet".
belli etmedim umarım. "seni özledim" dedi. "bende seni özledim" demeden duraksadım. beni özlemesini beklemezdim. "kapatalım artık, arada bir ararsın" "olur".
döndüm kendime, içime. hani o uyumadan "sen de uyu tamam mı" diye mesaj atardı. ben de sonra uzun uzun yazardım sabah okusun diye ona. "günaydın ilham perim"... hep böyle derdim.
şimdi o günaydınlar gitti. onun uyuyup uyumadığını bilmiyorum. o huzurla uyuyamıyorum. saatler hiçbir şey ifade etmiyor. öylesine yaşıyorum, ilaçlarla uyuyorum.
ve şimdi, bir başkası ona "günaydın" diyor belki. belki bazen beni hatırlıyor. o kadar özledim ki "günaydın" demeyi. uyumayı... uyutmayı onu... bebek gibi... gitti...