geldiği gün diğer pek çok galatasaraylı gibi dünyanın en büyük hocalarından biri gelmişçesine sevinmemiştim. zira kendisi zamanında büyük sempatim olan bir oyuncu olmasına rağmen yine aynı şekilde sempati duyduğum hollanda milli futbol takımının başında çok iyi kadrolarla iş yapamamış*, daha sonra da sparta rotterdam ı küme düşürüp barca yı şampiyonluğa ulaştırmıştı. yine de teknik direktörlük kariyerine laf söylenmeyecek bir adamdır rijkaard.
geldiğinde kafamdan iki sene vermiştim, hala da geçerli bu süre. ancak bu onun eleştirilmeyeceği anlamına gelmez. geldiğinden beridir bir 4-3-3 lafı var uzayıp giden. bilemiyorum ben mi körüm ama benim gördüğüm 4-5-1 diziliminin çeşitli formasyonlarını oynuyor galatasaray. kimse bana mustafa sarp-mehmet topal-ayhan(elano) üçlüsü gibi bir orta saha olduğunu söylemesin. 3 forvetin ortasında oynaması gereken forvet top tutmalı, lakin bizde baros top tutamaz, nonda desen top tutsa da dermanı yoktur koşamaz. kısacası neredeyse bir sezon geçecek takım hala organizasyon sıkıntısı çekiyor. kewell, elano ve biraz arda dışında kafası çalışan oyuncu yok takımda; neyse ki neill geldi. dolayısıyla sürekli keita nın becerilerine kalıyor iş.
yine aynı şekilde bir pozitif futbol olayı var ama laftan ötesini göremedik. fenerbahçe derbisinde pres yapan takım beklerken tam tersini gördük, durum öyle bir yere geldi ki geçtiğimiz hafta beşiktaş a karşı 15 dakika kapanmaya çalıştık, atletico ya karşı bir maç şansla beraberliği kurtardık, sonra kendi sahamızda 10 kişiyle defans yaptığımız rovanşı da verdik.
ben öyle bazıları gibi a planı b planı beklemiyorum, şu takımın belli bir organizasyonu olsun yeter. devre arasında barış, sarp, ayhan, topal gibi oyuncuları adamdan sayıp forvet alıyor, buna rağmen rakibi pressiz yarı sahamızda karşılıyoruz. iniesta-deco-xavi-gio dan bahsetmiyoruz burada.
umarım seneye bu zamanlar şu söylediklerimi unutmuş olurum.