zevkli, tempolu bir maçtı. beşiktaş hem oyuna daha hakim hem de pozisyon zenginliği açısından daha üstündü, ama öyle galatasaray' ı mahkum oynattı gibi bir şey demek de çok abartı olur. maçın hakkı beraberlikti ve öyle de oldu.
leo franco: yavaş yavaş kendini toparlamaya başladı. dün gece de iyiydi. önceden yenebilecek her golü istisnasız yiyordu son iki maçtır kalede bir kaleci olduğunu hatırlattı bizlere.
neill: takımın en iyilerinden birisi. yanlış transfer diyenlere tokat gibi cevap veriyor her oynadığı maçta. özellikle sergen yalçın isimli futboldan bihaber yorumcunun ''gökhan zan' ın bir gömlek altı, gereksiz bir transfer.'' söylemini yedirmiştir sergen' e.
emre güngör: benim çok güvendiğim bir adamdı ve nihayet rijkaard da ona şans vermeye başladı. servet galatasaray' a geldiği ilk yıllarda müthiş oynadı gerçekten ama özellikle marsilya' ya transfer olayından sonra iyice düşüşe geçti. emre servet' e oranla çok daha hızlı(dönüşleri, hamleleri) ve topu nispeten daha iyi kullanan bir oyuncu. artık rakip forvetin oyun yapısına göre değişmeli oynamalı servet ile.
uğur uçar: ekrem dağ karşısında oldukça zorlandı, çok üst düzey bir oyuncu değil, ancak mücadeleci yapısı, özverisiyle her zaman bu forma altına görmek istediğim bir oyuncu. her zaman için hazır ve iyi bir yedek.
hakan balta: galatasara' a geldiğinden beri hiçbir maçta hücuma gereken desteği verememiş olsa da hiçbir maçta da vasatın altına düştüğünü hatırlamıyorum. artık öyle kabul ettirdi kendini. dün de aynıydı. görevini yaptı, rahat ve dikkatli oynadı.
mehmet topal: dün orta sahanın defansif yönünü ayakta tutan adamdı. ona elano da yardım etti. ancak hala eski performansından uzakta. ne eskisi gibi top çalabiliyor, ne etkili şut atıyor. ayrıca atletico maçında yaptığını dün de yaptı ve topu ayaklarına dolaştırıp kaptırdı bir pozisyonda. 2 maç üstüste aynı şeyin olması ilginç.
elano: her maç biraz daha sevdiriyor kendisini. ilk geldiğinde herkes ondan bir alex, bir lincoln olmasını bekliyordu, öyle lanse edilmişti. ama elano tam anlamıyla modern bir orta saha oyuncusu olduğunu gösterdi artık. dün gece de takımın en iyilerindendi. topu ayağında tuttup takımı rahatlatması, attığı nefis paslar ve şutlarla galatasaray taraftarını en fazla heyecanlandıran isimleirn başındaydı.
keita: herkes eski keita olmadığından bahsediyor ancak artık rakipleri de onu tanıyor ve kademeli savunuyorlar. dün kırmızı kart görmesi gerekiyordu, bu doğru. yalnız hakemlerin de bazı şeylere dikkat etmesi gerek. bir oyuncunun güçlü ve hızlı olması karşısındaki rakibe ona daha çok faul yapma hakkını vermemeli, ısrarla faul yapılıyorsa hakem kartını kullanmalı. sadece dünkü maç için değil her maçta keita topla beraber sırtında da sol beki taşımaya başladı artık. buna biraz dikkat edilmeli, ona yapılan fauller bile daha sert yapılıyor.
caner: ilk sol açık oynadığı zamanlara oranla performansında ciddi bir düşüş var. dün de çok etkisizdi, savunmaya yardım edemediği gibi hücumda da yoktu. umarım toparlar.
arda turan: mücadele etti, koştu, golünü de attı. tek sorunu zaman zaman topu ayağında fazla tutması ama o ne yapsa kızamıyoruz zaten. çok fazla kredisi var kaptanımızın ve her maçta bu krediyi daha da arttırıyor.
barış özbek: ( ) parantezin içini kendisi doldursun ve ''ben dün şunu yaptım desin'' eğer diyebiliyorsa.
frank rijkaard: hayran olduğum bir adam zaten kendisi. ülkemizin cahil yorumcuları tarafından ne kadar eleştirilirse eleştirilsin gittiği zaman -hiç istemiyoruz gitmesini o ayrı- değeri anlaşılacak olan adamdır. servet' i kesip oraya emre' yi monte etmesi, yerden yere vurulmasına rağmen daha 20 yaşındaki dos santos' a, emre çolak' a güvenmesi, soğukkanlılığını hiç kaybetmemesi, beyefendi tavırlarıyla bizim gözümüzde çok farlı bir yerdedir rijkaard. onu çıkardı, bunu oynattı, bu oynatmadı gibi şeyler söylemek istemiyorum pek. sadece barış özbek' ten ne beklediğini hala anlayamıyorum.
bir de henüz konuşmak için erken ama sanırım türk futboluna alan savunmasını öğretecek bu adam. sadece şahsi kanaatimce biraz daha önde kurulabilir belki savunma çünkü çok gömülüyor galatasaray ve bu da rakibe şut şansı veriyor. dün fink çok kötü şutlar attığından tehlike olmadı gerçi ama yine de bir tehdit bu galatasaray için.
alan savunması çok önemli çünkü bizim cahil yorumcular pek bahsetmese de -bilmediklerinden- dünya da hiçbir hücum oyuncusu bir savunmacı gibi defans yapmaz. yani bir messi hücumda o kadar efektif olduktan sonra gelip bir de rakibin bekini filan kovalamaz, kovalayamaz. sadece topun arkasında durup rakibin alanını daraltır. bazı istisnai durumlarda da daha fazla efor sarfedebilir tabii maçına göre o ayrı. umarım galatasaray' a alan savunması yapmasını öğretebilir rijkaard. çünkü türk takımlarının yıllardır yaşadığı en büyük sıkıntılardan biridir bu. defans yapmayı kale içine gömülerek toğu şişirmek olarak algılamak da çünkü türk takımları ve bir türlü skoru tutmayı da becerememekteler bu yüzden.