hayattaki en ironik durumlardan birisi olmakla beraber gönül ilişkilerinde sıkça rastlanılan bir riyakarlıktır. hemcinslerimde daha sık rastlıyorum bu duruma, nedeni biraz da fizyoloji ve estetikle alakalı olabilir...
geçenlerde iş yerinden arkadaşlarımla oturmuş çaylarımızı yudumluyorken murat, "abi bugün sohbet ettiğin kızın adı neydi?" dedi. "damla mı?" dedim... "heh" dedi "çok güzel bir kız." diye devam etti.
px: evet. güzel bir kızdır...
m: hayatında kimse var mı? biliyor musun?
px: bildiğim kadarıyla yok. ama kızın hayata bakışı, zevkleri, yaşantısı...
bence "tipim değilsin." der ve kırılırsın.
tuba(ortamdaki bir arkadaşım): bizim damla mı poisonx? murat, hiç şansın yok. kız, güne queen'le başlayıp, black sabbath ile bitiriyor... ibrahim tatlıses dinliyorken bu kızın ruhuna nasıl nüfuz edeceğini düşünüyorsun? hem de sivri burun kunduralarla...
m: aşk, bu kadar basit değil benim için. dış görünüşe bu kadar önem veriyorsa zaten işim olmaz benim böyle bir kızla... ben aşık oldum diyorum.
px: hadi varsayalım ki dediğini belli bir mantığa oturttuk. ve senin şu anda aşık olduğuna inandık damla'ya. bu durumda sorarım sana; damla'ya aşık olduğunu düşündüren şey nedir sana şu aşamada? tek kelime muhabbet dahi etmemişken hem de...
m: çok güzel. etkileyici bir güzelliği var...
px: yani sen, damla'nın dış görünüşü dolayısı ile aşık oldun damla'ya bu durumda. ve şimdi kalkmış "dış görünüşün ne önemi var?" diyorsun kaba tabirle.
t: poisonx, hastayım senin bu yaklaşımına...
px: aşk, bu kadar basit değil tuba. duymamış olayım. murat'tan ders al biraz bu konuda.