bizim aramızda 9 yaş vardı senle, şimdiki gibi 9000 asır değil.
ben gözlerimi açmışım sen elimden tutmuşsun, babamdan daha baba olmuşsun bana sanki o küçücük yaşında. başıma her ne bok gelse "nasılsa abim var rahatlığı" içinde geçti gitti ruhumdan o küçücük kız telaşlarım. mahalledeki hiç bir oğlan sataşamadı bana sen vardın çünkü. en havalı bendim oyun zamanlarında, benim tornetim vardı abimin özenle yaptığı kenarlarını gazoz kapaklarıyla süslediğimiz. gameboyunla bir tur oynamak için beni köpek gibi yalvartsan da, babamdan izin istemek, bakkaldan sigara almak, ekmek almaya yollamak, su getirmek, masaj yaptırmak, oynayacak adam bulamayınca beni kaleci yapmak gibi her türlü angaryayı bana yüklesen de abimsin ya hepsine hakkın vardı sanki.
bana göre en yakışıklı sendin, buz mavisi kotların zamanın gözdesi olduğu günlerde sen o en cool hallerinle buz mavisi kotunla bir haftasonu çıkıp gelirdin memlekete hem de sabahın köründe. üniversiteye giderken sana içimden binlerce kez kızıp dönünce yüzüne bile bakmam diye kendime söz versem de, o dönüş sabahlarında beni yatağımdan ayaklarımı gıdıklayarak uyandırırsın ya biter tüm kızgınlığım. "ankaradan abim gelmiş evde bir bayram havası, annem babam bizi çok severmiş".
benim abim abilerin en şahanesiydi bir zamanlar. uzun yaz tatillerinde bizi zorla önüne oturtup o küçücük yaşımızda öle dirilte pangea teorisini anlatır, çok da bir bok anlamayız ama dinleriz o anlatıyorsa önemlidir. kafamıza vura vura bağlama çalmayı öğretmeye çalışır. ben zülfü livanelinin "kan çiçekleri"nden ötesine gidemedim, yıllar sonra zülfü livaneliyle fotograf çektirirken abime gösteririm diye heyecanlanıp sonra gerçeği hatırladım, üzüldüm. uğruna nerdeyse harçlıklarının hepsini verdiğin kasetlerinin arada tozunu silip dinliyorum. en çok da levent yüksel "med cezir" albümünü. o senin gençliğin bizim çocukluğumuz çünkü.
eskiden, sen varken yani, ben yanlış birşey yapacak gibi olurken daha ödlek davranırdım. şimdi pek korkamıyorum birşeylerden. benim korkulacak ve şiddetle sevilecek tek erkek figürüm sensin hayatta, sen de yoksun zaten. bugün birisi "dünyanın ilk zamanlarında kıtaların o birleşmiş haline ne deniyordu" diye sordu. "pangea" dedim ben de. tüm bu duygusallığın sebebi de bu küçücük an oldu işte.