eğer bu filmse diğerleri değil. eğer diğerleri filmse bu çok daha başka, öte, aşmış çok, çok, çok bir şey.
izleyip de ters köşeye yatmadım diyenlere söylenecek tek söz vardır.*
insanın iç dünyasının ne derece uç noktalara varabileceğini, bir insan için ayak üstü sohbet esnasında kurulacak bir cümlenin, bir başkasına ne gibi bedeller ödetebileceğini, intikam almak isteyen birinin işi nerelere vardırabileceğini gözler önüne serer.
ayrıca filmin verdiği haddinden fazla gerçek mesajlar vardır.
gülersen tüm dünya seninle güler, ağlarsan tek başına ağlarsın der, insanoğlunun ne derece menfaatçi olduğunu, iyi günde herkes çevrendeyken, kötü günde bir başına kaldığını hatırlatır insana.
ister bir kum tanesi, ister bir kaya, ikiside aynı şekilde suya batar der, insanoğlunun güçsüzlüğünü yüzüne vurur. neye sahip olursan ol, nerede ne sıfatla olursan ol, düşmeye başladığın zaman işleyecek süreç, herkese olduğu gibi sana karşı da gayet acımasız olacaktır ve bunu ne kadar erken öğrenirsen o kadar az canın yanar diye öğüt verir.
hayat daha büyük bir hapihaneymiş der, köşeye sıkışmışlığımızı yüzümüze vurur.
hele sonlarda bir sahnesi vardır ki, woo-jin lee başını dae-su oh nun başına yaslar, silahı kafasına dayar "ben ne için yaşayacağım şimdi" der. o an anlarsınız insanoğlunun kendini ne derece şartlandırabildiğini, tek bir amaç uğruna nice araçlar yaratabileceğini.
filmin sonunda dae-su oh, içimde iki insan var, biri baba, diğeri sevgili. ikisinden birini öldür der ki, iki insan arasında kalmanın daha bir uç noktası yoktur.
bu arada her şeye rağmen bu filmde ben kötü adamı severim, o haklıdır, kardeşine yazmıştır, sulanmıştır, şerefsizdir falan ama helal olsundur, tebrik ettimdir, öyle saça böyle taraktır. ayrıca evi de on numaradır, nice marangozlar aşındırmışımdır o gardrobun aynısına sahip olabilmek için.*