malum yaşın hovardalığı ve özgürlükçülüğü vardı serde, önünde uzanan koca bir hayat ve bekleyen milyon tane proje. sayısız kitaplar okunur, tarz oluşturulur, müzikte new ageden nwobhma kadar uzanan geniş bir yelpazede sallanır develer tellal iken..nefes alayım yoruldum. (uzun cümle yazmakla entel kuntel olunmaz)
neyse efenim dünyanın renkli olduğu, saçımızın uzun aklımızın kısa olduğu dönemde çıktı nil kız. gözler mavi, ses berrak. ben özgürüm dedi, bir köy var uzakta dedi. ve voice dedi ki kendi kendine görmediğim yerleri görebilirim, anadoluyu karış karış gezerim, çünkü özgürüm ben özgürüm.*
sonra mülkiye sıralarında bir soru oldu bu. zeliha etözün sorusu şuydu:hazır kart özgürlüğü ne demektir?
el cevap:kontörün (paran) olduğu sürece özgürsün, yoksa bir hiçsin. olanağı olanlar için bir cennettir dünya, bir köy var uzakta ben gittim dersin dünya çizgi çizgi değilmiş ben gördüm dersin. ama yoksulsan hiçbirşey yoktur senin için.
çünkü sistem seni konu edinmemiştir kendine. o aydınlık yüzlü mavi gözlü kız çılgınlık yaptığı dönemi kapatacak ve yurt dışında burslu okuyacaktır. o kızın ülke ile alakası da yoktur zaten. ve sen o kız değilsindir.
o kızın dünyası dawson's creek gibidir. aynı amerikanize, kartondan kesilmiş insanlar. bu insanlar keşfe çıkarlar, reiki yaparlar ama senin gerçekliğini almazlar içlerine.
burada sen diye bahsedilen gerçek dünya. alt sınıf değil illa ki. ama çoğunluğu oluşturan sessiz dünya.
nil kız hala şarkı yazmakta, otuzuna giderken (belki gelmiştir) hala sevimli genç kız imajından çıkamamakta. çılgınım, özgürüm, her şeyi yaparım demekte.
neyin özgürlüğü nil? hazır kart özgürlüğü mü endüstriyel toplum mu?
allahtan dragan babic, salinger okuyup uyandık. tatlı pembe düşler yok benim dünyamda, bizim dünyamızda.