1-hangimiz sözde ermeni soykırımı ile ilgili bi panel ve ya sempozyuma iştirak ettik ve can-ı gönülden dinledik destek verip çevremizdekilere anlattık. yani vatandaş olarak üzerimize düşeni layıkıyla yerine getirdik mi? ermeni soykırımı yoktur dedik, savunduk, bağırdık ama "neden yok ispatla inandır bizi" denildiğinde afalladık saçmalamaya başladık kulaktan duyma bilgilerle cevap verdik. değil mi?
2-yukarıda vatandaş olarak ele aldığımız görev konusunu devlet olarak incelemek gerekirse; küçücük ermenistan bile avrupada söz sahibi ve hatrı sayılır lobi faaliyetleri yürütmekte. türkiyemizin var mı lobi faaliyetleri? varsa da ne kadar etkili? avrupa bir yana amerikada bile o kadar etkililer ki yahudi israil lobisini aratmayacak düzeyde, hatta bu ve buna benzer lobilerden destek aldıkları aşikar. lakin biz devlet olarak avrupaya karşı kendimizi anlatamamamışız. bakın biz buyuz diyememişiz. osmanlı tapu arşivlerinin açılması konusunda bile korkak davranarak "sanki gercekten boyle bir soykırım varmış da biz gizliyormuşuz" iması vermiş ve görüş beyan etmiş güvenilir kurumlarımız var. avrupada bircok insanın kafasında var olan, türkleri hala arap zenci gibi hayal etme yargısını yıkamamışız ki biz onlara ermeni soykırımı yok diyelim. üniversitelerimiz ilim irfan yuvası diyoruz. hangi köklü üniversitemiz siyasetle uğraşmayı bırakıp geçmişi inceleyip somut verileri elde ederek bunlarla ilgili kitap cıkarmış yurtdışından katılımcıların oldugu konferanslar düzenlemiş ve daha ileri giderek direk yurtdışına açılıp kendilerini anlatmıştır?
özeleştiriyi bırakıp konuyu derinleştirelim.
1- sokırım kelimesi kavram olarak; Soykırım, ırk, canlı türü, siyasal görüş, din, sosyal durum ya da başka herhangi bir ayırıcı özellikleri ile diğerlerinden ayırt edilebilen bir topluluk veya toplulukların bireylerinin, yok edicilerin çıkarları doğrultusunda önemli sayıda ve düzenli biçimde yok edilmeleridir.
* Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Roma statüsüne göre soykırımın tanımı 6. maddede yapılmaktadır. Bu maddeye göre soykırım, bir milletin, etnik, dini bir grubun veya bir ırkın tamamını veya bir bölümünü yok etmek amaçlı yapılan aşağıdaki davranışlardır:
(a) Grup üyelerini öldürmek;
(b) Grup üyelerine ciddi fiziki veya zihinsel zarar vermek;
(c) Grup üyelerinin yaşam şartlarına, grubu fiziksel olarak yok etme amaçlı zarar vermek;
(d) Grupdaki doğumları kasıtlı olarak engellemek
(e) Grubun çocuklarını zorla başka bir gruba transfer etmek
* Birleşmiş Milletler'in 1948 tarihli Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ne göre bir eylemin soykırım olarak nitelendirilebilmesi için, belirli bir insan topluluğunun; milliyeti, ırkı, etnik kökeni veya dini dolayısıyla yok edilmesi niyetinin bulunması gerekir. dikkat dikkat anahtar kelime niyet
şeklinde sıralanmıştır.
2- osmanlı ne ermenileri toplu ölümler ile karşı karşıya bırakmış, ne yaşam şartlarına yoketme anlamında fiziki zararlar vermiş, ne doğum engellemesi koymuştur. uygulanan tehcirdir. kısaca yer değiştirme olarak tanımlasak da osmanlı o dönemde bu uygulamayı başarı ile yerine getirmiştir kanımca. dönemde 1.250.000 ermeni nüfus mevcut iken nasıl birbuçuk milyon ermeni yok edilir, hadi yok edildi bugünki ermeniler uzaydan mı geldi diye düşünmemek imkansız. tehcire tabi tutulan ermeni sayısı 390.000 ve yerleştirilen sayısı ise 380.000 civarındadır. 10.000 kayıp ise normal ölümler ve yolda saldırılarda ölen ermenilerdir. biraz kafayı çalıştıralım. osmanlı devleti kendi topraklarındaki tüm ermenileri savaş bahanesi çerçevesinde (bugunki ABD nin yaptıgı gibi) biranda silip süpürecek imkana sahipken neden o kadar altın harcayıp tamamını degil küçük bir kısmını yerdeğiştirmeye tabi tutsun ki? yani eger amac soykırım olsaydı daha kolay ve etkin tamamını yek edebilecek bir yontem varken masraflı ve zor olanı uygulamazdı. bu ve bunun gibi bircok bilgiyi bulabileceğiniz ve incelenmesi gereken birkaç kaynak;
bu belgelere vakit ayırın derim çok şey öğreneceksiniz zira ermeniler bu belgelerden köşe bucak kaçmaktadırlar.
şimdi bu tasarının fransız parlamentosundan geçmesinin yansımalarına göz atacak olursak;
a-uzaktan gerginlik yaratma amacına hizmet eden bir karar olsa da fransa gibi bir ülkenin temel direklerinden biri olan fikir özgürlüğü(ki sınırlarını kendileri belirlemekte ve kendileri çalıp kendileri oynamaktadırlar) temelden sarsılmış olsa da kendileri yine bunu inkar edecek ve bu konu fikir özgürlüğü kapsamı dahilinde değerlendirilemez diyeceklerdir. tıpkı özgürlükler ülkesi hollandanın türk milletvekili adaylarını saçmasapan gerekcelerle listelerden cıkararak demokrasi dedikleri bahçede istedikleri değişiklikleri kafalarına göre yaptıkları gibi.
b-kısasa kısas tepkisine karşı olmakta fayda var zira onların seviyesine düşmemek icap eder. yani bizde cezayir soykırımını inkarı suç saymamız yanlış fakat bu konuyu uluslararası arenaya taşımamız gerekmektedir. hatta taşımakta geç bile kaldık.
c-işte diplomatik bir yetkili (başbakan, konsolos gibi) fransada soykırımı inkar etsin onlar tutuklayabiliyolar mı bir bakalım yer mi ulan göt ister tutuklmak demek de yanlış. gitsin savunsun ülkemizi iddiaları çürütmeye yönelik hertürlü girişimde bulunsunlar yukarda anlattıgım gibi. fakat bu kabadayı tavırlar yıpratır ve gerginliğe sebep olur.
e-bir diğer konu mail gelen kutularımız fransız mallarını boykot etmeye teşvik edici maillerle dolup taşacak başkaları bundan kendilerine pay bicecek. sonuçta her iki taraf acısından bu bir politik malzeme ve tehdit unsuru olarak önümüze pişirilip pişirilip sunulacak. kıbrıs meselesini her uluslararası sorunda karşımıza sundukları gibi ellerine yeni malzeme almaktalar. sebep olarak kıbrıs sorunu çok yakın olmasa da önümüzdeki 8-10 yıllık süreçte çözüleceğe benziyor. adamlara yeni malzeme oyun hamuru lazım. altyapı hazırlıklarının yansıması ise işte bu tasarıdır vesselam...