ben bu yazıyı sana yazdım

entry31007 galeri
    1951.
  1. kendimi zor attım dışarıya,
    çok gidemedim ama, yorgun bacaklarım değil titreyen çenem izin vermedi yürümeme
    gölgeye bakarken yaşaran gözlerim sebep oldu yan binanın bahçe duvarının arkasına gizlenmeme
    nefes almaya çalıştım, öksürdüm
    kapatım gözlerimi, karanlıktan korktum
    iyi değildim hatta direk kötüydüm
    pişmanlık çok ucuzlamış benim kasabamda
    bol bol almış doldurmuşum ceplerime
    geçmişte kaldığımı hatırlattı birden beynim
    günümüze hiç gelemediğimi
    bazı 'keşke' lerde çok şey bıraktığımı
    bir tokat gibi çarptı yüzüme, hatırlattı
    hatırlamak istemedim, kaybetmemiştim, ben kazanmıştım!
    çenem durdu bu sefer
    bu sefer ayaklarım başladı
    yaşlıydım artık
    seni terkeden benden 10 yaş büyüktüm
    ama senden hala 3 yaş küçük
    çömeldim olduğum yere, duvarın dibine
    elimi uzattım gömleğimin cebine
    yeryüzüne biraz daha yaklaşmış halde
    winston soft içerdim eskiden, gençken
    ilacımı çıkardım, avucumun içinde uzun uzun baktım,
    benim değildi o, istemiyordum, yakıştırmıyordum kendi kendime
    derin bir nefes aldım öksürüğümü tutarak
    balkondaydın hala biliyorum
    önünde 2 şekerli soğumaya terkedilmiş bir fincan çay vardı,
    daha karıştırılmamıştı bile,
    bir de yakılması gereken tek dal sigara vardı hemen yanında,
    baktığın yerdeyim bilmiyorsun
    gitmedim hiç bir zaman bilmiyorsun
    gidemedim, kalamadım, yapamadım.
    otur sende sandalyene hadi, yorma kendini
    konuşmadık işte yine, konuşamadık.
    ben sordum sen sustun
    sen anlattın ben dinlemedim, anlamadım.
    yok bunun bir adı, bir tanımı yok
    benden biraz fazla, senden biraz eksik.
    hep korktuk birbirimizden,
    güvenmeyi bilmediğimizden
    görüyormusun neler gitmiş benden, senden, bizden?
    özledim galiba zamanında içine düştüğüm o hissi,
    formülünü hala bilmediğim o iksiri;
    biraz keşke
    biraz geçmiş
    biraz umut
    biraz ondan biraz bundan.
    hadi otur yerine artık,
    gittim say, hiç gitmediğim halde,
    öyle say, öyle olsun.
    ö gün bugün sandım;
    beni affet demek istedim,
    seni affettim demek istedim.
    dinlemek istedi,
    beceremedim, beceremedin.
    yine kayboldum yanından,
    sen öyle sandın.
    senden nefret etmemi sağlayan yerde,
    benden nefret etmene sebep olan yerde
    2 sokak arkanda küçük mavi pencereli bir e tuttum,
    bir de jip aldım üstü açık, kocaman tekerlekli,
    tozu dumana katan cinsten.
    haa birde; her sabah kapının önünden geçen köpek varya;
    o da benim. adı da kömür.
    parçalarımı birleştirdim bu yerde
    kömürün bile görevinden haberi yok,
    her gece 3 ü 4 geçe alarm çalıyor telefonumda,
    evinin karşısına geçip bağırmak istiyorum kapkara bir şekilde;
    o kadar kara ki,
    kimse görmesin istiyorum hiç kimse,
    bağırmak, haykırmak istiyorum her gece;
    'yakayım mı buraları da?' diye
    ne yakabiliyorum nede bağırabiliyorum,
    bir şişe daha açıp saba ediyorum.
    sen gözünü açarken benimkiler kapanıyor.
    senin gündüzün benim gecem oluyor.
    şişeler bitiyor sen gelmiyorsun,
    saat 03:04, ben geliyorum!
    4 ...