kendimi zor attım dışarıya,
çok gidemedim ama, yorgun bacaklarım değil titreyen çenem izin vermedi yürümeme
gölgeye bakarken yaşaran gözlerim sebep oldu yan binanın bahçe duvarının arkasına gizlenmeme
nefes almaya çalıştım, öksürdüm
kapatım gözlerimi, karanlıktan korktum
iyi değildim hatta direk kötüydüm
pişmanlık çok ucuzlamış benim kasabamda
bol bol almış doldurmuşum ceplerime
geçmişte kaldığımı hatırlattı birden beynim
günümüze hiç gelemediğimi
bazı 'keşke' lerde çok şey bıraktığımı
bir tokat gibi çarptı yüzüme, hatırlattı
hatırlamak istemedim, kaybetmemiştim, ben kazanmıştım!
çenem durdu bu sefer
bu sefer ayaklarım başladı
yaşlıydım artık
seni terkeden benden 10 yaş büyüktüm
ama senden hala 3 yaş küçük
çömeldim olduğum yere, duvarın dibine
elimi uzattım gömleğimin cebine
yeryüzüne biraz daha yaklaşmış halde
winston soft içerdim eskiden, gençken
ilacımı çıkardım, avucumun içinde uzun uzun baktım,
benim değildi o, istemiyordum, yakıştırmıyordum kendi kendime
derin bir nefes aldım öksürüğümü tutarak
balkondaydın hala biliyorum
önünde 2 şekerli soğumaya terkedilmiş bir fincan çay vardı,
daha karıştırılmamıştı bile,
bir de yakılması gereken tek dal sigara vardı hemen yanında,
baktığın yerdeyim bilmiyorsun
gitmedim hiç bir zaman bilmiyorsun
gidemedim, kalamadım, yapamadım.
otur sende sandalyene hadi, yorma kendini
konuşmadık işte yine, konuşamadık.
ben sordum sen sustun
sen anlattın ben dinlemedim, anlamadım.
yok bunun bir adı, bir tanımı yok
benden biraz fazla, senden biraz eksik.
hep korktuk birbirimizden,
güvenmeyi bilmediğimizden
görüyormusun neler gitmiş benden, senden, bizden?
özledim galiba zamanında içine düştüğüm o hissi,
formülünü hala bilmediğim o iksiri;
biraz keşke
biraz geçmiş
biraz umut
biraz ondan biraz bundan.
hadi otur yerine artık,
gittim say, hiç gitmediğim halde,
öyle say, öyle olsun.
ö gün bugün sandım;
beni affet demek istedim,
seni affettim demek istedim.
dinlemek istedi,
beceremedim, beceremedin.
yine kayboldum yanından,
sen öyle sandın.
senden nefret etmemi sağlayan yerde,
benden nefret etmene sebep olan yerde
2 sokak arkanda küçük mavi pencereli bir e tuttum,
bir de jip aldım üstü açık, kocaman tekerlekli,
tozu dumana katan cinsten.
haa birde; her sabah kapının önünden geçen köpek varya;
o da benim. adı da kömür.
parçalarımı birleştirdim bu yerde
kömürün bile görevinden haberi yok,
her gece 3 ü 4 geçe alarm çalıyor telefonumda,
evinin karşısına geçip bağırmak istiyorum kapkara bir şekilde;
o kadar kara ki,
kimse görmesin istiyorum hiç kimse,
bağırmak, haykırmak istiyorum her gece;
'yakayım mı buraları da?' diye
ne yakabiliyorum nede bağırabiliyorum,
bir şişe daha açıp saba ediyorum.
sen gözünü açarken benimkiler kapanıyor.
senin gündüzün benim gecem oluyor.
şişeler bitiyor sen gelmiyorsun,
saat 03:04, ben geliyorum!