ablayla aynı şehirdeki üniversiteyi kazanmışsındır ve aynı evde yaşıyorsundur.
a-üff canım da nasıl kahve istedi olsa da içsek. (manalı bakışlar eşliğinde ve çocuk gelişimi okumanın verdiği etkiyle çocuksu bir sesle)
ben-kahve var mutfakta yapta içelim be benimde canım çekti ablam.
a- neyse boşver vazgeçtim.(surat direkt düşer ve o kahve yapılmazsa o akşam o suratla muhattap olmak zorundasındır.)
ben- çikolata var mı kahvenin yanına onuda getireyim?
a- ya yapma istemiyorsan gerçekten.
ben- yok ya çok canım istedi yapayım ben (poffff).
başka bir gün; okuldan çıkışta telefonla aramıştır.
a- yaa ne yemek yaptın?
ben-kuru fasulye pilav.
a-yoğurt var mı?
ben-yok.
a- tamam git al ben gelmeden, çok fenayım bayılmadan eve gelebilirim inşallah. çat!
ben- kapanan telefona doğru; alırım ben yoğurt.
kendi evimizde;
ablam- ya bi su getirsene.
ben- edoşş bi su getir ablacım.
eda- of ya benimde tekne kazıntısına söylemem gerekli o niye getirmiyor. benden küçük o var! annem hep senden küçüğüne iş buyurabilirsin diyordu. benden sonra niye erkek doğurdu ki?
tekne kazıntısı(en küçüğümüzle arasında 9 yaş vardır ve üç abla tarafından şımartılarak tepeye çıkarılmıştır)
-yıhyıhyıh. eda abla bana da hamburger yapsana.
tekne kazıntısı 3 yaşındadır ve yarım yamalak konuşuyordur. benimle arasında geçen yıkıcı diyalog. balkonda maaile oturuluyordur ve muhabbet asansörlere geliyor.
-ben asansöye binmem!
+niye binmiyormuşsun bakalım?
-klostyofobim vayy.
+puhahaha. ahaha .şuna bak ne diyor neymiş bakalım o dediğin?
-(cevap aile içi karizmamı yerle bir eder.)
-uzun süye kapalı yeyde kalma koykusu. ıyyy.
+höö...?? neyy??..