dört bir yan sarılmış; "sigarayı bırakın ulan" diye kuşatmış düşman bütün kaleleri. kapalı yerlerde içmek yasaklanmış ki, yanına ne bir bardak çay, ne bir soğuk bira desteği kalsın. zam üstüne zam geçirilmiş; bir paket sigara 6-7 lira yapılmış...
herşey beyinde biter, beyin köşeye sıkıştırılmaya çalışılmış. insan düşünsün, "ulan istediğim yerde içemiyorum, bir bardak sıcak çayla lezzetini tadamıyorum, götüme de giriyo: günde bir paketten ayda 30 paket civarı olsa yaklaşık 200 lira, günde bir paketten az içiyorsam da nerden baksan 150 lira vs ..."
böylece beyin denen maddi kale de yavaş yavaş düşürülmüş. ama bir terslik var hala? herkesin elinde sigarası, inadına tütüyor dumanlar. noluyor lan? çanakale savaşında nasıl vatanından vazgeçmediyse bu millet, aynı dirayetle sigarasından da vazgeçmiyor...
şöyle sigarama döndüm, bi bakış attım tükenirken. bu meret benim fiziksel ihtiyacımmış gibi görünüyor, canım çekiyor olmayınca; ama işin aslı öyle değil be. nefesi çekerken kırptığın kirpiklerinde bile bir mana var. iki parmağın arasındaki bir ot yığını değil, arada duygusal bağ var.
"sigaramın dumanına sarsam, saklasam seni"
"benim en iyi dostum içkim sigaram"
"son bir sigara içelim, öyle git gideceksen"
"kahvaltım anlamsızdı, ilk sigaram bile tatsızdı"
"bitip tükenmez sigaram, ciğerim nefessiz kalmış"
"yak bir sigara, kül olsun dertler ucunda"
"sigaramı yaksan boğulsak beraber"
"Ben sigara dumanının altında Yana yana en son kül oldum "
hüzün şarkılarının can yoldaşı olmuş, hüznümüze ortak olmuş. beyin karşı çıksın istediği kadar, o kalbi duygudan vazgeçmek ne mümkün. düşünsene derdin dibine vurmuşsun, bir nefes çekiyorsun en derine uzun uzun, hangi teselli bundan daha tesirli?