-mahmut'u aldım.
+mert gel.
-cengiz gel koçum sen de.
+ferhat'ı aldım.
-güney'i aldım ben de.
+ee, biz eksiğiz. kim kaldı ki?
-somut var ya oğlum.
+o kim lan?
-lan şu işte.
+haa, bu kepçe olan mı? bu top oynamayı biliyor mu lan? haha, neyse gel bakalım. top kulağına çarpsa yeter zaten. hahahaha...
-hahahahaha...
her iki takımın tüm oyuncuları: zuhahahahaha
küçüktüm daha. aslında çok da küçük değildim galiba. ama takımlarını kuran abiler büyük oldukları için ben de otomatikman küçük kategorisine giriyordum. işte o yıllarda, top koşturduğumuz asfalt yollarda görmek istemediğim hareketler sergilenirdi kulaklarımdan dolayı. normalde en ufak bir olayda birbirine giren rakip takım oyuncuları söz konusu kulaklarım olunca birlik olup fair play'in en güzel örneklerini sergiliyorlardı. ulan bir de mahallenin tek kepçesi olmak öyle bir koyuyordu ki. hani bir kader arkadaşım olsa, beraber dinlesek mahallelinin "stand up"larını. beraber yürüsek o yollarda, beraber ıslansak yağan yağmurda... ama yok, koskoca mahallenin tek kepçesiydim.
aslında çok fazla sallamazdım kulaklarım üzerine dönen geyikleri. üç yahut dört yaşından sonra bağışıklık kazanmış, umursamaz olmuştum. "zuhahaha olm sen çatıya çık da belki sine beş çeker, gece izleriz muhahahaha" tarzı şeylere ben de onlarla beraber gülüp geçiyordum. hatta hani böyle radyonun yanına yaklaştığınızda daha iyi çalmaya başlar, ses daha net gelir ya işte ben onu kulaklarımla yapıyorum sanıyordum sekiz yaşıma kadar falan. evet, elektronikten neyin anlamazdım pek. yok, gerizekalı falan değildim. öyle deme bozuşuruz. çocuktum lan işte. bilinçaltıma nakış gibi işlemişler bu anten muhabbetini. ister istemez inanıyor insan çocuk aklıyla böyle şeylere.
"kepçeliğin bilimsel bir açıklaması var mıdır, varsa nedir?" sorusu aklımı kurcaladı küçükken hep. yani ben kepçeydim, diğerleri değildi. peki ama benim farkım neydi? yoksa ben seçilmiş çocuk falan mıydım? anneme sordum "niye ben böyle kepçeyim?" diye. "kepçeler akıllı olurmuş" dedi. o kadar inanmak istedim ki buna o zamanlar. lakin içten içe annemin uydurduğunu biliyordum. rahmetli gerektiğinde güzel uydururdu. o yüzden toplum içinde kendimi savunmak adına hiç "kepçeler zeki olurmuş, ben de ondan kepçeyim" demedim. zira madara olma ihtimalim çok yüksekti.
son sözlerim kepçe olmayanlara. bakın beyler ve bayanlar. özellikle bayanlar. çünkü bir erkek başka bir erkekten duyduklarını çok takmaz ama bir kızdan duyarsa aynı şeyleri gözüne uyku girmez. şimdi gidip "kepçe" derseniz bir ademoğluna van gogh misali keser kulağını, kalkamazsınız o vebalin altından. aman çocuklar, yapmayın.