insana aşırı derece komik gelen, normalden daha fazla tepki verdiren olaylardır.
hani bazen insanın başına öyle bi' şey gelir de tüm düzeni alt üst olur ya bana da o olmuştu o sıralar. çok temiz çok efendi bir çocuktum. dedim ya düzenim bozuldu diye iyice salmıştım kendimi. kimseyi umursamıyordur. tahmin edilebileceği gibi kendimi elimle tatmin ediyordum. evde yalnız olmadığımdan ebeveynlerim farketti tabi durumu. ben de farkkettiklerini farkettim. ama takmıyorum tabi o sıralar.*
yine geçtim 15 inç crt monitörlü, bantla bağlanmış fanlı bilgisayarımın başına. ben bakınca ona acıyorum, o beni görünce kendi derdini unutup bana acıyor. elinden gelse açmayacak kendini bana ders verircesine. alınmam da. hayattan yemişim şamarı, kıçı kırık bir bilgisayardan yeyince hiç üzülmem.
kafamda bin bir türlü düşünce varken internette sörf yapmak pek de kolay değil. bir sayfaya giriyorum, sonra ne için girdiğimi hatırlamak için tekrar google'ye dönüyorum. masaüstünde sağ tıklatıp yenile yapmak tek eğlencem olmuş. bilgisayardan gelmeyen sesin nedeninin kapalı olan hoparlör olduğunu anlayana kadar bilgisayar yeniden başlatılmış, sabit disk sökülmüş takılmış, monitör yumruklanmış..
işte tüm bu duygular içerisindeyken kapı açılır, babam içeri girer. kafamı çevirmedim. sinsice oturduğum sandalyenin arkasından ellerini omzuma koydu. hafifçe masaj yaparken ben de bir rahatlama oldu.
konuşmaya başladı, derslerden, havadan, sudan.. konuşurken masaj yaptıkça iyice rahatladım. ağzın bal yesin babam dedim. ta ki konuyu şehvet arayışına getirene kadar.. o sordu ben sustum. sordukça iyice düğümledim ağzımı. sustukça o hafif elleri ağırlaşmaya, omuzumu yavaştan sıkmaya başladı.
zaten kafa kazan gibi olmuş, bir de suallerin yanıtını düşünecek hal yok ki. anladı konuşmayacağımı. o konuşmaya başladı:
"oğlum, bak şimdi. sen gençsin. 16 yaşındasın. sana karışacak, yapma diyecek değilim. ama sana baban olarak bir kaç tavsiyede bulanacağım.
ben biliyorum sen her gün yapıyosun.. kıtlıktan çıkmış gibisin."
babam konuştukça ben elimdekini* bıraktım dinlemeye başladım. kafamdaki düşünceler gitmiş yerine babamı dinleme arzusu gelmişti.
"tamam gençsin, her türlü duyguyu tadacaksın. ama bu kadar istekli olmana gerek yok."
bir şeyler dank! etmeye başladı bende. gözlerim dolmaya başladı.
"her gün en az üç kere yapıyorsun! sanki bilmiyorum ben.."
'yedik naneyi' dedim. ben iyice ağlamaya başladım. babam görmüyor tabi. ama korkudan değil. neden olduğunu ben de bilmiyorum.
"hadi eline beline acımıyorsun, bari bana acı be oğlum!! banyodan çıkmıyorsun. yemin ediyorum korkar olduk artık. her girişte 1 saat ordasın."
ben bu sefer üzülmeye başladım cidden. babamın beni böle düşünmesi, nasihat etmesi gayet güzel. sonra babam baktı ki olucak gibi değil. bu sefer kendi anılarını anlatmaya başladı. ben şok oldum tabi. sen gel önce bana mastürbasyonu azalt diye nutuk çek, sonra gel ben şöyle yapardım ben böyle yapardım.
bir yandan ağlıyorum ben bir yandan gülüyorum. ama sessizce, burundan gülüyorum. kıs kıs kıs kıs diye. babam baya coşkulu şekilde anlatmaya başlayınca benim kıs kıs şeklinde yansıyan seslerim de arttı. ama hala ne ağladığımın ne güldüğümün farkında. ta ki klasik windows xp ekran koruyucu açılana kadar..
monitör zaten crt, baktığın vakit ayna gibi. ekran koruyucu girince babam beni salya sümük ağlayıp gülerken gördü. o ifadeyi unutamıyorum. benim bir an duraksamam.. babamın şaşkınlığı.
yaklaşık 5 saniye bakıştıktan sonra babam gülümsedi akabinde kahkahayı patlattım. o da aynı şekilde. zaten çok şen şakrak bir insandır, bu olay üzerine** yerlere yattı. aferim baba. işte seni bu yüzden seviyorum. sen de beni seviyorsun biliyorum.
biraz daha konuştuk. kağıdan çıkarken sırıtarak "hadi kolay gelsin." dedi bana. anladım tabi altında yatan imayı.
ben bu kadar güldüğümü hatırlamıyorum. iyi ki varsın canım benim.