ilk önce evden çıkarken ne zaman çıkacağım sorulmadı, kimseye mesaj atmadım. otobüste camdan dışarıya bakarken silmedim buğusunu bu sefer, seni görebileceğim yerler yoktu çünkü. bu gün durağı kaçırmaktan korkmadım, bir zamandır yaptığım gibi. uyuyakalsam da sorun olmuyordu. adımlarım hızla sana değildi bu sefer, sadece kendimle oturmaya gidiyordum hızlı hızlı.
yiğit özgür'e bile tek başıma kahkaha atarken buluyordum kendimi, durup bakıyordum sana etrafımdamısın diye, yoksun. kızıyorum insanlara, belki de onlar da bana. susyorum. bardağın içindeki noktalara takılıyorum sonra. onlara şeker demeye ısrar ederken sen, ben onların kivi tozu olduğunu savunuyordum. bu gün ne kivinin havası var ne de benim karşılıklı susup, yudumlaşıyoruz.
sigaramı çakmağın yakmıyor bu gün, dumanı çarpmıyor sana bu akşam. sinirleniyorum kendime kalkıyorum masadan, param olsa devirirdim belki de onu bu gün. durağa yürüyorum bu sefer şemsiyem yok, sen yoksun. yağmurla yalnızım bu akşam. öpmüyorsun bile otobüse binerken. kendime sarılıyorum sonra. eve nasıl geldiğimi bile bilmeden telefona bakmıyorum. çalmıyor, çalsada sen değilsin. çünkü artık yanımda değilsin. tenimde değilsin.