istanbul hicbir zaman degerinden bir sey yitirmemistir. istanbul avrupa´nin "doguya acilan kapisidir"-hep öyle olmustur- hem de ayni zaman da dogunun da" batiya acilan kapisi" olmustur- bu da hep öyle olmustur. tren ilk kesfedildiginde insanoglu hicbir baski, etki falan olmadan kendiliginden paris´ten istanbul´a dogu ekspresi seferi koymustur. bunlar hep gecmisten beri cok önemli doneleri bünyelerinde barindiran sembolik olaylardir. halen daha bir sürü batili türkiye´nin baskentini "istanbul" sanir. ankara oldugunu söyledigin zaman da "niye öyle ki, istanbul dururken neden ankara türkiye´nin baskenti ola ki?" diye sorarlar...
bu derecedeki büyük sehirler, üzerlerinde yasayan insanlarin durumuna göre devamli olarak "maske" degistirirler. istanbul bir prestij sehridir. tipki paris gibi... paris de sadece binalar, sen nehri su ya da bu degildir... paris demek prestij demektir....tipki istanbul gibi.
ama ben istanbul´u paris´e hem güzellik hem enterasanlik acilarindan yeg tutarim. eger kimse paris´in avrupa nin baskentlerinden birisi oldugu konusunu soru konusu yapmiyorsa, istanbul´u da yapmamalidir. dünya da bu prestij düzeyine sahip sadece birkac sehir vardir...paris bunlardan biridir, barcelona bunlardan biridir, roma bunlardan biridir, ve tabii istanbul´da bunlardan birisi olmalidir.