bazen geceleri rüyama giriyor. uykularım kaçıyor. terler içerisinde uyanıyorum. fırlıyorum yataktan. ve düşünüyorum küçükken oynadığın atari oyunlarını. ördekler vardı. uçan tabaklar vardı. vururduk onları tabancayla.
ama nasıl vurabilirdi tabanca o ördekleri? ışın algılayıcı sistemi yoktu milattan kalma televizyonlarımızın. nintendo wii değildi atarilerimiz. kara atari'ydi sadece. takardık kasedimizi, kolumuzu, tabancamızı. açardık duck hunt'ımızı. 2 ördek çıkardı çalılar arasından 3 mermiyle indirirdik yere.
sağa sola edilen ateşler öldürmezdi ördekleri. tam üzerine nişan almak gerekirdi. ama nasıl algılardı televizyon?
bunlar hepimizin kafasını çocukken-ergenken-yaşlıyken meşgul eden sorular olarak kalacaktır. olur ya bir gün psikoloğa düşersek. çocukluğumuza inildiğinde anlatmamız gereken ilk hikaye olacaktır.*
edit akbayram: eksileyen isviçreli bilim adamları'na selam ediyorum. bu başlığın altına yazılanlar sayesinde nasıl çalıştığını öğrendiniz. ve ulan bu harbiden gerizekalıymış dediniz. tebrikler. bizden bir kol saati kazandınız.