paranın kirli oluşundan yakınan insandır. ayrıca küçük bir sübyanken yaptığımdır.
türkiye'de sadece 3-5 kişide otomatik çamaşır makinesi varken getirmişti babam bize makinayı. o kadar enfes bir şeydi ki, saatlerce kıyafetlerimizin nasıl döndüğünü izlerdik. bazen hayallere kapılır, keşke bende içine girip umarsızca dönsem diye iç geçirirdim. babam da ne olursan ol 'dönme' diye iç geçirirdi, gözlerinden anlardım.
neyse efendim, mahallede havamız +2 oranında artmış, levelimize level katmıştık. annem çamaşır makinesinin haznesiyle hava atarken, ben mahallenin merdaneli çocuklarına bizim çamaşırları gösterir, ayşe teyze'den bile daha pis reklam yapardım.
bir gün annem ile babam evliliklerinin bilmem kaçıncı yıl şeysini kutlamaya maldivler'e gitmişlerdi. madam linda ve ben evde yalnızdık. parayla çok iç içe olan bir çocuk olduğumdan ve annemin sürekli 'pis o elden ele geçiyor git ellerini yıka' demesine hayli sinirlendiğimden 'neden olmasın la' diyerek babamın kasasında bıraktığı tam 250.000 $ parayı löp diye attıydım çamaşır makinesine. içeriye giren kirli paralar, dışarıya çıktıklarında yırtık bir mahalle karısı edasıyla bana bakıyorlardı, hapı yutmuştum.
ama sonra üstün ve ultra kötü minik zekamı devreye sokarak babamı aradım ve madam linda 250 bin dolarını da alıp kaçtı babacığım' diyerek yalan haber çektim. babam ise 'amaan zaten kullanmıyordum oğlum' diyerek sarsıcı bir manşet çaktı zihnime. meğer hiç korkmaya gerek yokmuş yahu. ah ah, hala ara sıra o günleri hatırlar ve şimdi ki ütü yapıp, şarkı bile söyleyen süpersonik makineme para atarım, can sıkıntısı.