ben bu yazıyı kendime yazdım

entry9236 galeri
    290.
  1. Bu bir intihar mektubudur. Öncelikle, söylemeliyim ki, ölümümden bütün dünya sorumludur. Bu bir pes ediş değil. Bütün idollerimin intihar ettiğini yadsıyamam, ama bu onlara bir özeniş de değil. Bu, benim özgürlüğe aşıklığımın, asla bulunamayan o "anlam"ı bulmak konusundaki başarısız girişimlerimin ve ne zaman gitmem gerektiğini bilmemin doğurduğu bir sonuç. Uğursuz bir sonuç olduğunu düşünebilirsiniz, katılmıyorum. Camus arabasında ölüme doğru son sürat giderken, Plath çocuklarının o zehirli gazdan zehirlenmemeleri için kapı altlarını havluyla tıkarken, Elliott Smith en keskin bıçakla en doğru yeri ararken ve Romain Gary, karısının ardından devam edemeyeceğini düşünürken eminim şu anda sahip olduğum dinginliğe sahiptiler. Ono'ya gelince, neden devam ettiğini asla anlayamamışımdır.
    Az önce de dediğim gibi, bu bir pes ediş değildir. Zaten gitmeye dakikalar kala, hala geride bir iz bırakmaya çalışmam, hala kendimi ortalara dökmem, tüm açıklığımla, anlaşılmayı ummam bunun bir tutunuş olduğunu gösteremiyor mu sizlere? Bu, bir arayışın sonudur. Ve diğerlerini bilmem ama, benim arayışım, olumlu sonuçlanmıştır. Aradığımı bulamamama rağmen. Asıl bulunması gereken, nereye bakmanız gerektiğidir ve bakılacak yer dünya değildir, dostlarım. Dünya kaybolmuşların yeridir. Dünya, asıl vazgeçmişlerin karargahıdır. Her gün minibüslerde sürüklenen o adam, hani şu evrak çantalı.. iyice bakarsan, bu vazgeçmişliği görebilirsin gözlerinde. Ve aynı zamanda, seni arayışından vazgeçirmeye çalışanlara bak. Nasıl da zavallılar, görüyor musun? Nasıl da korkuyorlar başaracaksın diye? Ölmeni istemediklerinden değil, yalnız kalmaya korktuklarından. insanoğlu, bu anda bile bencil, seni düşündüğünü sanarken bile kendi etrafında döner işte.. Aldırma, gerçeği bulacaksın.
    Dakikalar sonra, benim bulacağım gibi. Bu dünyada bakılacak yer kalmadı artık. Hani kaybettiğin bir şey gibi, aslında hep ilk baktığın yerdedir. Sadece, ilk bakışında görmezsin onu. Bütün evi deşip yeniden başa döndüğünde görürsün ki, başından beri oradadır. Şu çok özlenilen çocukluk saflığı, masumiyeti gibi. "anlam"ı ararken kaybedilen o saflık gibi.
    Oysa görüyorum. Yeniden en başa döndüğüm şu saniyede görüyorum ki, burada o. Ölmeden önce, ruhumun parçalanmış sayfaları arasından kanlar içinde çıkarıp giyiyorum üstüme. Hala ne kadar da yakışıyor bana... işte, ölümden olmalı, daha ona kavuşmadan bile ne kadar da anlamlandırıyor her şeyi.
    Eh, gitme vakti yaklaşıyor. Bir son değil bu, yolculuk daha yeni başlıyor. Söz veriyorum size, yalnızca ölülerin tutabileceği türden bir söz hem de; "pes etmeyeceğim."
    Bulacağım onu, diyorum size.
    Hep böyle hatırlayın beni. Başım dik, yenilgiye doymamış, üstümde kanlar içinde kalmış saflığım ve artık saklamaya gerek duymadığım ölüm rengi bakışlarımla.
    Başaracağım, hissediyorum işte. Geldi artık, vakit tamam. Asla gizlemiyorum, bundan siz sorumlusunuz. Çığlık çığlığa hissizliklerinizdi beni uyandıran. Teşekkür ederim hepinize. Dünyada bıraktığım bu son izi, beni ve savaşımı unutmayın.
    Dying is an art, like everything else
    I do it exceptionally well
    I do it so it feels like hell
    I do it so it feels like real
    I guess you should say i've a call.

    queen, 00:41

    not: hayır, intihar etmeye niyetim yok. rahatlamaya ihtiyacım vardı.
    0 ...