der ve uzaklasir genc adam

entry326 galeri
    180.
  1. - 'Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?' diyen nazım hikmet, mutsuzluğun resmine konu olur.
    - evi yada gideceği yer neresiyse artık, ora, yürüme mesafesinin biraz üstündeki mesafeyse ve o an için herhangi bi ulaşım aracı da derde derman olamayacaksa taraflardan bi tanesinin, bi yandan da yolu arşınlamaya başlayarak, gözünü kestiremediği mesafeyi katlanabilirlik kılmak için ''aslında bazen böyle yürümek lazım hem bacaklar da açılır'', kafayı semaya dikip havayıda içine çekerek, '' üstelik havada güzel (alkolde alındıysa) bizde güzeliz'' tamlamaları eşliğinde yapılan geyik, küçük dünya klasikleri arasında, sende biliyosun.
    - Karagöz ile hacivat'ı paylaşamayan türkiye ile yunanistan'dan hangisi karagöz hangisi hacivat?
    - Ayaküstü wc çıkışı karşılaştığım patronum ''Sigara kullanıyo musun?'' diyor. ''Lan g.t lambası neredeyse bir sene önce işe aldığın elamanın ne yarrak yediğini bilmiyon mu sankit. En azından sigara içme saatleri s.ki diye bişşi var, bilmiyo olamazsın ya s.kik (bilmezler mi anam ne domuzlar ki) içiyo olsam o saatleri iple çekerdim, hiç iple sabunsuz çekiyomuşum gibi bi halim var mı ha var mı?'' demeye g.tüm yemediği üçün ''Yok hayır'' diyorum. Bi kaç saniye süren sessizliğe, ''aldığım maaşımın yarısı içmediğim halde sigaraya gidiyor a.q. Var mı lan ötesi? Nasılını niyesini de bana sorma şimdi bak.. haa bu arada unutmadan söyliim yüzümde oluşan gülümsemeyi de işçinin işverene mecburi gülümsemesi olarak değil, verdiğiniz maaşa gösterdiğim bi refleks olarak değerlendirirseniz sevinirim, rakam komik olunca tabi zuhaaa'' olan iç sesim eşlik ederken, gülümseyerek söylenen ''hayırdır'' lardan bi ''hayırdır''ı ekliyorum. ''yook sordum sadece'' diyor. Yerime geçerken ''O sorularını katlar dürer (albrecht dürer abimizinde toprağa bol olsun) kaba etlerine çalarım senin'' diye iç seslerime devam edebilirim ama etmiyorum. Ben yıllardır dürer'i nerde kullanabilirim diye düşünüyodum ki onu aradan çıkarmışım daha devam eder miyim lan!
    - yıllardır sohbet ederim, fatih terim'e s.ktir mi çekildi s.ktir mi çekti tam hatırlamıyorum ama, onun ağzından, ''modam geldiğinde tekrar türkiye'de olucam'' diyen şenol güneş'i baz alarak, tam böyle mi söyledi onu da hatırlamıyorum 'şenol hoca'nın ama yakın bişidi diye hatırlıyorum, '' terim soğuduğunda tekrar türkiye'nin başında olacam'' dedirttiğimden midir nedir artık, cemiyet hayatından bi şırfıntının, bilmem kimin zarif eşi olan arkadaşıyla, istinyepark'ta kahve eşliğinde yaptığına benzer ''keyifli sohbet''lere imza atamadım. Atıcam ama. Keşke biraz daha sulandırsaydım yazıyı en azından 'ıslak imza' mı atardım. Al işte!!
    - hz. musa 10 emir'i rica, minnetle mi kabul etti?
    - sende görünenin aksine varolan başka bi tarafın, oda zayıf bi tarafın tabi ki, istisnai durumların dışında kimse bir başkasının güçlü bi yanını açığa çıkarmaya çalışarak kişiliğinin gölgesi altında kalmak istemez, olduğu zannını mevcut konuşmaları içine katıkladığı bi takım yemlemelerle, yutturmaya çalıştığı zokalarla falan netleştirmeye uğraştığını aklı başında da olsa nihayetinde bi çok kimse çakızlayamayabiliyor. Normal tabi. Neyse ki 'ben' çakızlıyorum demiyeyim de, 'içimde, önüne geçemediğim kahkaha fırtınaları peyda oluyo ki inceden bu 'bilinçli zavallılık' bende bi acıma duygusunu da evrilmiyo da değil hani' gibi bi yaklaşıma yakın hissettiriyo diyeyim.
    - Tanıdıklarımızın, daha doğrusu aynı ortamı paylaştığın ama göz aşinalığının dışında başkacada bi tanışıklığınızın olmadığı tanıdıklarımızın, bu, iş yerinde ''nane nane' denkliğinde ki bi üstünde olabilir, esasında sana söylemesi gereken bi takım şeyleri aradaki me'sefa'den kaynaklanan fuzuli (fuzuli'yi zaten biliyo herkes artisliğe gerek yok) gerginlikten ötürü söyleyememe anlarında ki yüzüne yansıyan halet-i ruhiyeye nazire olsun diye hiç bi girişimde bulunmam. Du bi ''gerenk yok!'' da ben yaziim.
    - Bi arkadaşımla buluşacam. Buluşma yerine bi 20 dk kadar geç kaldı bu. Bi 10 dk kadar da ben erken gelmişim teknosanın oraya anadın mı? Şarjı da bitmiş üstelik. (kabul.. şarjın şarj mı? yoksa şarz mı? olup olmağını netleştirmek için gagılladım) neyse hacı, vuslat sona erdi, buluştuk. ''Bişii demicek misin?'' dedi bu. bende çok bi matahmış gibi ''erkenlik bende kalsın!'' dedim. ( 'Açeydim kollarımı gitme diyeydim' çağrışımlı tonlamayla ''tıkayaydım kulaklarımı, kulaklarıma, 'bunları duymanız için henüz erken diyeydim''' deme, saçmalama fırsatını burda kaçırdı) ''Keşke hiç buluşmayaydık'' dedi ama bi yandan da imrenerek ''ben niye senin gibi saçmalayamıyorum?'' diye sordu. Saçmalama, yani tabi ki de saçmalada şey anlamında saçmalama, neyse konudan saçmalamayalım amaan şey işte sapmıyalım, istesen sende saçmalarsın ama bunun için kime, nerde, ne zaman, niye, neden hasılı cüneyt özdemir'i iyi tanıyo olman gerekir ki saçmalaman cnn adresini bulsun dedim. ''Gerçi bu da saçma. Adresini bulacaksa saçmalama daha iyi.'' dedi. ''işte bööle bööle, bööle bööle..'' demeyi de ihmal etmiyecektim. (-ben böyle rezillik görmedim. ''saçmalama değil rezillikmiş ya la bu'')
    - Beni, bana kuma gelen kadına gömün!
    - burun kıllarım konusunda biraz hassasım. Adı konusunda emin olmadığım için tabiri mi mazur görünüz, burun kılı makineleri ile yada küçük dayım gibi, küçük makasla falan burun kıllarıma bi son vermem. Direk işaret ve baş parmağımı bi cımbız gibi kullanaraktan, kıllarımı kopartaraktan işimi görmeye çalışırım. Özellikle burun deliklerinin açıklığa yakın yerindeki kılların, burnun hemen ucundaki kılların yani, dışarı taşması olası kılların yani, ('kıllık yapmayıp da bi aradan çekilsen yanii'), bu tip işlem sırasında canımı daha feci yakmalarına, dişimi sıkarak karşı durmaya çalışsam da duyumsadığım acıyla burnumdan nefes almayı g.tüme havale ederim. Artık herşey yerine oturduğuna göre, acıyan burnumu pufa gömdüğüme göre, burnumdan da gaz çıkarabilirim. 'Yuppie.'
    - en saygıdeğer burun kılı yada kılları burun karıştırmayla beraber kopup gelen burun kılı yada kıllarıdır.
    - ''Galiba nazarında g.tverenin, yavşağın tekiyim, du şuna bi iyilik yapayımda, kafasında 'aslında iyi biri lan!' hissiyatı yaratayım.'' hissiyatındakilere de kılım.
    - geçen, bi dergide mi kitapta mı okudum tam hatırlamıyorum ama mealen, muhatap oldukların sana bişiler öğretmek gayesi gütmedikleri halde onlardan bişiler öğrenmeye başladığını hissettiriyolarsa, onlara daha da yakınlaşmaya başlıyomuşsun diyodu. Adını koyamadığım hissiyatıma bu satırlar derman olduydu okuduğum an. iyi ki okumuşum dedim o an ama bi çok kimsenin katılacağını da zannetmiyorum.
    - Karakteristik yapısı bi yavşağın kendisini, kendisine yavşamaktan alıkoyamayacağı türden olan adamların (-karakteristik yapısı derken? - yavşağın tersini düşün.- haa!!.) '' bak sen yavşıyosun falan, tamam seni de anlıyorum, ('seni de' de ki ''de'' kendimi zaten anlıyorum anlamında kullanılmıştır, aranızda ki embesiller için bi parantezdi, sen parantez yokmuş gibi devam et kardeşim) varoluşunun yegane kaynağı olan yavşaklığını hayata geçirmek istiyosun, bu kabul edilebilir bişi, ama sonunda unutma ki yaptığın yavşaklığın yüzüne bi tokat gibi indiği an, ki daha önce yavşaklık kişisel tarihinde örneklerini yaşamışsındır gibime geliyo, diğer yanağına da ekleştirilmesi elzem yeni 'bi tokat gibi an'a yeni bi yavşaklıkla zemin hazırlayacağın için, 'ilk tokat gibi indiği an' dahil, 'hiç bi tokat gibi an'a tenezzül etmeyen adamlar olması ihtimali da var gibime geliyor. Hatta var!!. (- E bu tokat gibi bi açıklama değil mi?, - yazıda olur böyle şeyler...?) (- bu mu tokat gibi açıklama? Ya bi git allasen yaa..) (bu tokat gibi açıklama burada ise, halep'te orada ise, e arşın nerde o zaman) (bu hepten uçmuş)
    - Dinen yağmurun ardından, park yerinden hareket etmiş olan arabaların, park yerinde bıraktığı, ''daha demin buradaydım'' demeye getirdikleri' yağmur suyu değmemiş yüzey onların 'kuru imza'larıdır.
    0 ...