ben bu yazıyı sana yazdım

entry31009 galeri
    1664.
  1. kıyamam kıyamam sana'dır.

    ellerim bomboş, yüreğimde bir sızı'dır.

    duydum ki, unutşusun gözlerimin rengini'dir.

    gül güzeli'dir.

    sarı odalar'dır.

    kader'dir.

    gülümse kaderine'dir.

    vakitlerden bir vakitte başlamıştı, bir kış mevsiminin herhangi bir ayının 22'siydi... başlamıştık bir sahilde, soluksuz gitmiştik uzunca bir zaman. araya vakitler girmiş, yollar girmiş, tartışmalar girmiş sonunda ayrılıklar girmeye başlamıştı. ufak ufak ayrılıklar büyümeye sonunda sonsuzluğa yol almaya başlamıştı.

    gün geldi "hayatımda biri var" dedi, inanmadım, konduramadım. kendimdeki her sorunu halledip, her türlü olumsuzluğu giderip çıkmak istedim karşısına. karanlık gecelere onu ortak etmek istemedim. o ağlıyordu o diyarlarda, gözyaşları benim içime düşüyordu. gün geldi, bu sırada ben işlerimi yoluna koymuş, sorunları geride bırakmıştım ve onun şehrine gitmek için her şey hazırdı ve dedim "ben geliyorum" dedi ki, "gelme, hayatımdaki kişiyle olucam" konduramadım. bir arkadaşımız "abi biri var hayatında" dedi. yine konduramadım. aslında hissetmiyor da değildim, bazı zamanlar hiçbir şey yokken kötü hissediyordum kendimi...

    kader diye bir şey vardır ya, yaratıcının yönettiği her bireyin kendi başrolünü oynadığı herkes için farklı fakat ortak adlı "hayat" filminin senaryosu. bilmezsin senaryoyu, okumazsın önceden ama oynarsın işte o filmde. hayatına başrolü paylaştığın sevdalar girer. bazen o senaryoyu önceden okumuş gibi olursun da "içime doğdu" dersin ya. işte öyle bir şey.

    gittim. mevsim kış değil, ay, o ay değildi ancak ayın 22'siydi. o sahile gittim. bir arkadaşım aradı "abi filanca yere gel" dedi. nedendir bilinmez içimden bir ses "o filanca yere git, onu orada göreceksin" dedi. gittim o filanca yere, arkadaşla buluştuğumuzda ona da söyledim "onu görücem bugün burada" diye... yürümeye başladık caddede, "abi burada arkaşlarla buluşucaz gel girelim" dedi, "yürüyelim" dedim bir kilise vardı yol üstünde devamlı onunla mum yaktığımız, "oraya gidelim" dedim. kilise kapalıydı ama içimdeki ses "yolun sonuna kadar git" dedi. "yolun sonuna kadar gidelim" dedim. yolun sonuna geldiğimizde birisi kaval ile "duydum ki, unutmuşsun gözlerimin rengini" tınılarını çalıyordu ve o geliyordu karşıdan omzunda başkasının eli. ellerim bomboş kalmış, yüreğime bir sızı oturmuştu. elim ayağıma dolaştı, arkadaşımın da ona keza. hemen ilk bulduğumuz yüksekliğe oturduk. o an desem ki arkadaşa, "vahiy geldi son peygamber benim" neredeyse inanacaktı. o koca şehirde, o kader denen senaryo işlemiş ve ben onu hissetmiştim. o da bizi görmüştü ve o'na göre adaletti bu, çektiği acıların bir diyetiydi o şekildeki bir görüntüye şahit olmam...

    hayat adlı filminde başrolü paylaştığı isim değişmişti.

    elini son defa yanağıma koymasa da, istemiyordu beni ve bana da serin bir sonbahar akşamında söz verip, ismini silmek kalıyordu.

    ne büyük aşklar görmüştüm, evlendikten sonra huzursuzluktan 3 yıl sonra biten... ben sadece huzurlu bir yaşamımız olsun, kesintiye uğramasın istemiştim.

    ona göre bu yazı ajitasyon olacak, ona göre bu yazı senaryolar olacak, ona göre bu yazı haklı çıkma çabası olacak. ona göre bütün acıları tek başına çekip, ben her halimden memnundum, acı çekmiyordum. hiçbir şey yapmıyordum. o inanmasa da, onu çok sevmiş, ikimizin hayatı için mücadele etmiştim her ne kadar mücadele etmediğim iddia edilse de...

    kadere gülümseyip, fotoğrafları yakmayacak olsam da, koymuştur yerime birini bana da alıp başımı gitmek düştü efeler gibi...
    7 ...