lisede beş sıfır ortalamaya koşan bir kızdır. malesef bu duruma tanık olmak ve o anın tesellisini hem annesine hem de kızına vermek zorunda kalmak mide bulandırıcı bir hatıra olarak hafızamda yer etmiştir. klasik haline getirdiğim fizik sınavlarından 90 alma huyumu yine bir sınav çıkışında devam ettirirken kızın annesinin yanıma gelip nasıldı sınav demesi beni dumura uğratmıştı. bir insan neden fizik sınavına annesiyle gelir ki... hoca da karizmatik adamdı o ayrı vesselam.
"doksan alırım." dedim sene boyunca bütün sınavlardan 90 almış ama yüz alamamış olmanın verdiği mideden başlayıp boğazıma doğru yükselen bir şey varmış hissiyle. sonradan öğrendim reflüymüş bu, his felan değilmiş. sabahları yediğim haşlanmış yumurtadan kaynaklanıyormuş. zaten sarısını da hep kızkardeşim yerdi. neden bir insan önce yumurtanın beyazını sonra sarısını yer ki? kadın içinde bulunduğum hissiyatı farketmemiş olacak kızına dönüp bakarak "herkes doksan alıyor zaten. daha çok çalışman lazım." demesiyle bir anda kimliğimi kaybetmiş herkes oluvermiştim. kimdim lan ben? neden ben ? Sorular uçuşurken kafamda, başladı kız ağlamaya. * telkin gücü yüksek ve her daim her ortamda sakin kalmayı başarabilen bir insan olarak " hanımefendi kızınız elinden geleni yapmıştır emin olabilirsiniz." diyerekten kadının gözlerine baktım. niye baktım bilmiyorum, alışkanlık sanırım.
o kadar anlamsız bakıyordu ki bana, az önce kimliğimi terkedip herkes olan ben şimdi kendimi bir hiç gibi hissetmeye başlamıştım. "tamam kızım, tamam." dedi kızına bakarak. kızının gözyaşları yanağından yere damlıyor, damlarken bir iz bırakıyordu, bir yol çiziyordu. annesinin sesiyle gözleri birden parladı ve gülümsemeye başladı, ağlaması kesildi. ne kadar kolaydı ağlamak. hep yalandan bu göz yaşları...