bu kalp seni unutur mu

entry309 galeri
    116.
  1. öncelikle; (#6370523)

    bu hafta yayınlanan bölümüyle hız yapan ve pati çekmeye başlayan dizidir. hoş önceden demiştim demeyi uygun bulmuyorum ama ne yazık ki demiştim, bazı konular ve bazı durumlar ayrıntılı olarak yavaş yavaş ve tane tane anlatılmalı, kuyumcu edasıyla işlenmeli, yoksa yavan oluyor.

    akşam saatlerinde bizim evden bir kesit: dizi izlenmektedir, önceki sahnelerin birinde esas kadının hamileliğinin erken döneminde diyarbakır ziyareti izlenir, ardından devrimci esas oğlanın hapishane görüntüleri izlenir, sonrasında kürtçe türkü dinlenir ve anneciğim mutfağa çay demlemeye gider. anneciğim döndüğünde ise yanan bir kişiyi görür ve şunu söyler;

    - ne oldu oğlum, kim yaktı bu oğlanı?
    - kendini yaktı anne.
    - niye yaktı oğlum, hasta değil miydi bu?
    - yok anne o başka. bu başka bir elaman kendini yaktı. (yanan elemanı anlatmak benim işim değil, o yüzden anlatmadım)

    ...yazılar akar...

    - ee, kıza ne oldu?
    - doğurdu.
    - ne zaman?!
    - ...

    yani hız yapılır da bu kadar da olmaz. bu hızın sonu darağacıdır, uçurumdur, ölümdür. zira bölüm sonlarında esas kadın devrimci sinan'ın diyarbakır hapishanesinden çıktığını söyler. yani diyarbakır mevzusu bitmiştir. dolayısıyla yakın tarihe ilişkin bazı gerçekler ve durumlar an itibari ile yine anlatılmamıştır, söylenmemiştir. yani zannetmiyorum ki buradan olay direk metris ve mamak'a gitsin. ne yani, 3 bölüm metris, 3 bölüm mamak gösterilip direk özal dönemine mi geçilecek bundan sonra? bi kenan evren vardı, ona ne oldu?

    elimizdeki fırsatlar değerlendirilmek için vardır. yakın tarihin özeleştirisine ilişkin en iyi fırsat elimizden uçup gitmek üzere. rtük veya kanal baskısı demiyorum, bir akıl tutulması söz konusu zira en etkili işkence sahneleri en fazla kan ve ölümün gösterildiği sahneler değil, aksine en yoğun insanın gösterildiği sahnelerdir. dünya sinemasında örnekleri mevcuttur. en fazla kan ve ölümün olduğu sahneleri zaten yüreği olan fazla kişi izlemez. ya gözlerini kapatır ya da mutfağa bir şey almaya gider.

    oysa ki temennim iki bölüm ara sonrasında okkalı bir eleştiri yazısı yazmaktı ama nafile. hevesim kırıldı ve üzgünüm. geçmişin sorumluğunun üzerime yıkılmasından dolayı üzgün ve bitkinim. zira orta düzey yönetici olan biraderim şöyle bir soru sordu, hoş başlık altında da sorulmuş bu soru;

    - diyarbakır cezaevinde kimler yattı?
    - suçları neydi?
    - içlerinde normal insan yok muydu?

    şimdi anlatmaya kalksam eminim pkk sempatizanı bir kürtçü damgası yerim öz ailemden bir türk olmama rağmen. o yüzden anlatmadım. kısa ve basit cevaplarla geçiştirdim. umut bizi vareden ve yaşatan bir fesleğen yaprağıdır. o yaprağa tutundum. o yaprağın gölgesine işeyenin de bülüğünü keserim. *
    8 ...