ben bu yazıyı sana yazdım

entry31009 galeri
    1601.
  1. Sonbaharın hüznüne inat gelişini biliyorum ben senin. Bir de neden geldin diye sormadan hoş geldin diyişimi sana. Sen geldiğin sırada, ben kurtarmaya çalışıyordum kendimi güncel yaralarımdan. Nerden bilirdim kafiyelerinle işgal edip yara bandı olacağını bana...

    Bir zamandan diğerine geçiyorum kendi içimde bu aralar seninle, bu acele geçkinliğe ben bile şaşıyorum. Yaşanılan geçmiş acıların, vedaların, hüzünlerin, ağlamaların, ağlatmaların, çabaların, vazgeçişlerin içinde gelişinin yaşamsal bir anlamı olmalı ve bu anlam sonbahara nefes olmalı. Gelişinle, hayat bu kadar durgun olmamalı, kudurmalı. Bir hançer gibi başına buyruk, martılar kadar özgür olmalı. Kulağımı göğsüne yasladığımda bana verecek cevabı olmalı.
    O vakit ne şiirler, ne yağmur, ne fırtına, ne ölüm, ne okyanus, ne martı kalmalı aklımda; o vakit hiçbir şey, hiç kimse, sessiz bir akşamüstü menekşe kokan evlerle örtülü sokakta tek seni çivilemeliyim gökyüzüne ve istanbul adına yazdığım her şarkıya seni yazmalıyım...

    Sonbahar... Savrulup gidiyorum pervasızca, bir duvardan ötekine çarpıyorum. Seninle gelmeyerek hayata ama seni yanıma alarak gidiyorum. istanbul, affet beni diyorum, deniyorum. Ve senin kucağında yıkıyorum tüm saltanatımı, anlamıyorsun, gidiyorum...
    Elimde içmeyeceğim sigaram, dinlediğim dumanlı bir şarkı, uykulu gözlerimde gözlerin, yüzümde masum bir tebessüm, içimden boşalan ay ışığıyla havanın üşüme saatlerinde, çekilmezliğime direniyorum. Seni anlayabilme gayreti ve birikmiş boğulmaların içinde sadece sana huzur demişken korkmadan gelmek isterdim sana. isteklerimizin çakıştığı andayız ve sonsuz kere çalıyor şimdi ölmek şarkısı.

    istanbul adına yazdığım her şarkıyı ben aslında sana yazmalıydım...
    9 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük