tsk'ya, chp'ye, akp'ye ve atatürk'ün "yurtta barış dünyada barış" lafına rağmen,
-demokratik açılım sürecinde- barış karşıtlığından çok emek yemiş kesimin,
türkiye'ye hakim olacak bir "barış" ortamı halinde ne yapabilecekleri üzerine kafa yormamla olabileceğine ihtimal verdiğim durumdur.
kendilerini sanata vereceklerini sanmıyorum, sanat; biraz da düşünen insanların işidir!
peki bu adamlar savaştan boşalan bu kadar "boş zaman" içerisinde ne yapacaklar gerçekten ?
edebiyat ?
sanmıyorum. edebiyat da düşünen ve okuyan yalnız insanların işidir. incelik ister. kanlı ellerle kitaplara ve kaleme dokunulmaz.
en iyi ihtimalle savaşmaktan başka bir şey bilmedikleri için yine savaşmak isteyeceklerdir.
ama kiminle ?
bu sorunun cevabı da sanırım,
ancak kendi düşmanlarını da yine kendilerinin yaratabildiği, dünyada eşine benzerine az rastlanır bir halk olan türk milletine özgü o şizoid paranoyaklığın içerisinde saklı.
cümleleye bakın;
"türk'ün türk'ten başka dostu yoktur."
"dört bir yanımız düşmanla çevirili."
yeter ki "at, 'avrat', silah" olsun.
çölde bile kendi düşmanlarını yaratıp savaşabilecek yegane "dövüşçü" bir millet.
barışın tamamen sağlanması halinde boşalacak olan kandil dağında tarım yapılmayacağına göre,