televizyon tarihinin en muhteşem dizilerinden biridir hiç kuşkusuz ki. (çizgi demiyorum, dizi diyorum)*
bir dizinin konusu bu kadar mı güzel anlatılır? içerisindeki mitoloji bu kadar mı hafifçe işlenir. ve elbet efektleri bu kadar mı muazzam olur. hiçbir dizide, bundaki kadar müzik, efekt birleşiminden doğan sanatı göremedim. gerçekten de sanat yapmışlardı. diziden aklıma kalan en muhteşem şeyleri de yazayım da forum tandansı yakalayalım.
--spoiler--
- aang'in ilk kez avatar olduğu kuzey'in işgali bölümü. özellikle su bükücülerin, bir tanrıya tapınıyormuş gibi secdeye yatıp, secdeye yatmayanların sular altında kaldığı sahne ve arkadan gelen muazzam müzik beni bitirmiştir.
- ay ve okyanus ile ying ve yang'ın birleştirilip bunların 2 tane balıkla özdeşleştirilmeleri hayal gücümü tavana vurdurmuştur. harikasınız.
- zuko alone isimli bölümdeki flashbacklerdeki annesinin "ne olursa olsun kim olduğunu unutma oğlum." sözünden sonra , zuko'nun savaşırken "ben prens zuko. ateş kralının oğlu ve tahtın tek varisiyim." diye bağırarak ortalığı toz duman etmesi. ve o bölümün tamamındaki hava, dialoglar. inanılmazdı hepsi.
- toprak krallığının savaşla fethedilemeyişinin anlaşıldığında, darbe yapılması.
- kütüphaneden güneş tutulması tarihinin öğrenilişi. (diziye bir amaç getirmiştir ve geri sayım sağlamıştır.)
- güneş tutulması işgali. işgal sonunda aang'in ateş kralını tahtında bulamayışı. zuko'nun babasını öldürmek için odasına girişi ve kılıcını çekip kafasını kopartacakken "hayır baba. bu benim kaderim değil, bu avatar'ın kaderi." diyerek odadan çıkıp gidişi. (ve orda ateş krallığı ve amerikaya göndermede bulunan uzun konuşması)
- işgalin başarısız oluşundan sonraki her bölümde sağ altta çıkan "countdown to the comet" yazısı.
--spoiler--
ve daha aklıma gelmeyen onlarca muhteşem an. teşekkürler avatar, tadında bıraktığın için.