öz, yanlış bulduğunu özneye dikte edecektir. misal bir cinayete imza atmış "insan" er, ya da geç bunun yanlışlığını anlayacak, -sebebi her ne olursa olsun- bunun vicdani yükünü taşıyacaktır. tam bu noktada da özün doğruları, öznenin kabusları olacaktır. işte bu manada özne bütün değerini kaybederek kendisini hayattan soyutlayacak, dışarıda tutacaktır.
öznel dogmaların bile başlı düşmanı özdür... öz sorularını sorarken, özne cevaplamaya çalışan durumuna düşmüştür birçok hayatlarda, birçok zaman. bunun sebebi de budur. öz sorguya alan iken, özne sorgulanandır.
"insan olmak" temelinde baktığımızda işe öz bir şekilde haklılığını kabul ettirecektir.
örnekleyelim... bir restoranda yemeğinizi yerken sizi camekanın hemen dışından seyreden bir çocuğu gördüğünüzde(çok klişeyim farkındayım ama anlaşılır bir örnek) sizi rahatsız eden, lokmalarınızı boğazınıza dizen özdür. aksi takdirde özne yalaktaki bütün suyu içerken diğer sakinlerin susuzluktan kırılacaklarını umursamaz. kendisini, herdaim kendisini düşünür...
bu anlamda özne her ne kadar yaşamsal olsa da, öz o yaşamsallığın, anlamlılığı olacaktır.