türk polisi çok ağır şartlar altında çalışan, ama basın tarafından sadece kötü yönleriyle gündeme gelen polistir. bir olay olur, ekipler oraya sevk edilir. 20 dakika boyunca polisler taş yağmuruna tutulurlar. haberlerde sadece 3 saniye yer ayrılır bu duruma. fakat bir de bakarsınız ki polisler adamları öldüresiye dövüyor, coplarla vuruyor. şimdi sorarım size, kafanıza taş atan bir herif görseniz ne yaparsınız. ben olsam bana değil 10, sırf götlüğüne 2 taş atmış adamı çantamdan eksik olmayan silikonumla sinirim geçene kadar döverim. ki bir yanda pkk yanlıları ellerinde apo bayraklarıyla benim polisime taş atıyorsa bence benim polisimin yapacağı tek şey ona saf saf bakmak değildir. türk polisi dedik, olay dedik, taş dedik... gel gelelim maçlara. ben beşiktaş ilçesini çok seven biriyimdir efenim. sık sık gittiğim yer olan beşiktaşta şöyle bir gözlemde bulundum. beşiktaşının maçının olduğu günler polisler maçtan 7-8 saat önce beşiktaş semtine geliyorlar, maç bittikten 2 saat sonra gidiyorlar. sizce de bu adil mi? maç sırasında olanları düşünün. siz evinizde cipsinizi biranızı açıp hakeme, futbolculara küfrederek kendinizi rahatlatmaya çalıştığınız sırada polisimiz kıç kadar havasız bir salonda bekletiliyor, bir kısım polisimiz de kötü hava şartlarında kıçları donarak dışarıda maçın bitmesini bekliyor. o sırada sahanın içinde olupta kopartılıp atılan sandalyelerden nasibini yiyen polislerimizi de unutmayalım. polislerin hepsini koruduğum, kolladığım, destek olduğum düşüncesi çıkmasın buradan. sonuçta bu ülkeye kaçak mal da giriyor, uyuşturucu da. tabii ki burada rüşvet olayı devreye giriyor. rüşvet alan trafik polisleri, belinde bir silahı ve yetkisi olduğu için kendini kral zanneden polisler... bunları unuttuğumu sanmasın kimse ama gerçek şu ki dünyada en ağır şartlarda çalışan polis, türk polisidir.