hiç düşündün mü beni
ansızın geliverdim mi aklına
bir gece yalnızken yatağında
ya da bir şehrin en kalabalık sokağında
pencerenden sızan ışık
yahut ikinci tabaktaki bulaşık
çarşafın boş kısmındaki kırışık
beni anımsattı mı sana
nerden aklına geldiğini bilmediğin bir şarkıda
veya yarısında devamını hatırlayamadığın bir şiirin
hiçbiri değilse de, öylece dalmışken boşluğa
adımı fısıldadın mı
kupkuru dudakların yanarak uyanıp
el yordamıyla zifiri karanlıkta
arar gibi su bardağının yerini
hiç aradın mı beni
izlediğin filmin bir sahnesinde mesela
tek repliği olmadan sokaktan geçen
veya masada öylece oturan adam
beni hatırlattı mı sana
sesime benzettiğin bir ses duydun mu
sanki arkandan geliyormuşum gibi
yürürken kuytu bir sokakta
ansızın dönüp baktın mı hiç
efkarlanıp açtığın şarabın
belki ilk yudumunda
dibinde o kadehin
ya da tam ağzında
bana dair bir iz buldun mu
geç hepsini
hepsini boşver
hiçbir sebep yokken
öylesine yani
hiç içinde ben olan bir hayal kurdun mu?
cevabı kendine ver
ve eğer
herhangi bir şey için
herhangi bir zamanda
bir ben lazım olursa sana
bir tek adım atıp da arama
bil ki ben;
elindeki lekelerdeyim
sırtındaki benlerde
elasında gözlerinin
ve tam ucundayım göğüslerinin
iki yıldız arası bir salıncak misali
rüyalar kadar kaygan dudaklarında
gamzesindeyim sağ yanağının
kalçanın üstündeki derin çukurda
yorgun gözlerinin güzel halkalarında
tatlı kırışığında geniş alnının
bazen şeytanın dürttüğü uykularında
ve yerli yersiz titreyen kollarındayım
ben
herkesten ve her şeyden uzakta
duymak istediğin huzurdayım
ben
her çağırdığında sorgusuz ölümlere
koşacak gibi, hali hazırdayım
yüzüne değen güneşte
üstüne yağan kardayım
var dediğinde varda
yok dediğinde yoktayım