basketbolda iç sahada oynamanın takımlara getirdiği avantaj, futbolla bile kıyaslanmayacak ölçüde fazla gibi geliyor bana... gerek salonda oynanmasının getirisi olarak tribün sesinin direkt olarak parkelere sirayet etmesi, gerekse ortamın sıcaklığı yıllardır oynanan turnuvalarda bu gerçeği birçok defa bizlere gösterdi...
türkiye'de düzenlenen 2001 avrupa basketbol şampiyonası 'nda finale kadar çıkıp kılpayı şampiyonluğu kaçırdığımızı düşünürsek, iyi oynayan takımımızın yanında mutlaka tribün katkısını da hesaba katmalıyız. işte tam da burada, 9 sene aradan sonra evimizde oynayacağımız ve şu ana kadar evsahipliği yapacağımız en büyük turnuva olan ''2010 dünya basketbol şampiyonası'' için seçilen sehirlere bakalım...
ankara-istanbul-izmir ve kayseri...
istanbul tamam, izmir tamam, hadi ankara'da tamam diyelim... ya kayseri?!? kayseri nereden çıktı ey federasyon?
antalya'nın liste dışı kalması sonucu turnuvanın ayaklarından biri olmaya layik görünen kayseri, ülkemizdeki en popüler oyun olan futbol seyirciliği için bile henüz kendini ispatlamanın çok çok gerisindeyken hangi akla hizmet bunun gibi bir turnuvaya ev sahipliği yaptırılır anlamış değilim... hele hele bursa gibi kendini ispatlamış bir kent dururken niye? turizm desen var, yeşillik desen var, dağ var, deniz var, ova var, herşey var ulan! ee niye vermiyorsun? istanbul'a yakın diye mi?
yanarım yanarım kaç senedir hayalini kurduğum turnuvanın gösteripte vermemesine yanarım... ah ulan ne güzel olacaktı gasol'u, fernandez'i, spanoulis'i, parker'ı ve söylemeye dilimin varmadığı abd'yi canlı canlı izlemek...
ama bak söyliyim çok pis arayacağız tribün desteğini. hee tabii unutmadan;
