sikko bi başlık yine ve ben mütemadiyen kendi başlıklarımı göğsümde yumuşatmaya çalışarak başlıyorum yazılarıma.
düğünler! örfümüzün, ananemizin, sikişimizin tokuşumuzun döndüğü organizasyonlar. bizi biz yapan, bu toprakları yaşanılır kılan birliktelikler: düğünlerimiz. yalanımı sikeyim.
davetliler ikiye ayrılır: yakınlar, çok yakınlar. (noluyo lan ilkokul bebesi gibi cümleler mnskym)
düğün sahaaaplarına çok yakın olan davetlilerin durumu farklıdır düğünlerde. onlar çalışır, koşturur, eksikleri giderir, aksilikleri önler. bazen gecenin sonunda damatla sevişmeye hak kazanırlar.
bi de gelin-damatla can ciğer olmayan ama bi samiyeti bulunan insanlar vardır. onlar efendi gibi gelir, takısını takar, pastasını yer, bi ihtimal iki tur pistte halay neyim çeker sonra siktir olur gider. bazen gecenin sonunda -düğünden erken kalkmanın mükafatı olarak- eve gidip karı koca bi güzel yiyişirler.
düğün sahabısına yakın davetlileri anlamanın iki yolu vardır aga. ortalıkta koltukaltı terlemiş, bitap düşmüş ordan oraya koşturan ve talimatlar yağdıran bi adam varsa bahsi geçen şahıs bu kategoriye girer. bi isteğiniz varsa ona söylemeniz yeterli olacaktır. "hocam bizim masaya rakı gelmedi de. kime söylemem gerekiyor" gibi bir girizgahın ardından, "hocam oturun hemen gönderiyorum" yanıtıyla masanıza dönebilirsiniz.
işte yakınlık derecesinin tespitinde bir diğer yolda kuaförde saç yaptırmaktır hacım. düğün sahiplerine yakınlık derecesi arttıkça, hatun kısmının saç ihtişamı da artar. hatun kişi saçına bi fön çektirip gelmişse ya da hafif bi jöle attırmışsa saça bunlardan cacık olmaz. heee saçını 2 saat önceden kuaföre gidip kocaman topuz ya da envai çeşit bukle yaptırmışsa işte bunlar düğünü gerçekten sahiplenmiş insanlardır aga.
çeyrek asır devirdim şu ahir ömrümde. bigünden bi güne de mesela keynezyen modele ya da ıs-lm eğrisine hatta dış politikaya dair bi tespitim olamadı. anca böyle makara kukara dal taşak! öptüm lan!