ben bu yazıyı sana yazdım

entry31009 galeri
    1462.
  1. evin içi oldukça dağınıktı. bekar ve çalışan bir memurun evi olmasından kelli doğaldı bu görüntü. havasız, pis ve loş bir ortam. aniden kapı deliğine anahtar sokuldu ve kapı açıldı. içeri girdiğinde telaşlı ve panik bir haldeydi. gömleğinde boncuk boncuk ter lekeleri vardı. ahırdan bozma evine kısa bir süre göz attı ve hemen banyo aynasına yöneldi. aynasındaki diş macunu lekelerini hoh diyerek buğladı ve eliyle silerek temizlemeye çalıştı, bu kısa temizliğin üzerinde fazla durmadı. parlak ve kuvvetli ayna ışığını telaşla açarak saç diplerini kontrol etmeye başladı. köklerini tek tek sayıyordu adeta kafa derisinin. aklından aşağılık bir ses hiç çıkmıyordu. hep aynı şiddette devam eden bu ses kulağında haince çınlayıp duruyordu. 20 dakika önce yolda karşılaştığı arkadaşının alaycı sesiydi bu. '' saçların mı dökülüyo lan? ''. evet bu sesi beyni tekrar tekrar başa alarak yeniden dinliyordu. öfkeli ve şaşkındı, saç diplerini karıştırmaya devam ediyordu. içinden bir an '' siktir git lan nesi dökülüyo, sağlam duruyo kökler işte! '' diye geçirdi. bu söz onun sık sık kullandığı sakinleştiricisiydi. ayna ışığını kapattı, mutfağa doğru yönelecekti ki bir daha kontrol etmeye karar verdi.ışığı hiddetli bir şekilde açtı ve saçlarını yine kontrol etmeye başladı. bir an, sakinleştiricisinin etkisini kaybettiğini farketti. '' olm, dökülmese niye öyle diyolar o zaman sürekli! '' şeklindeki gerçekçi bir söz beynine balyoz gibi indi aniden. umudunun ayak uçlarından sızarak akıp gittiğini hissetti telaşla. boşamı kürek çekiyordu saçlarının dökülmemesi için? hemen aile fotoğraflarının olduğu albümün bulunduğu odaya doğru depar attı ve babasının 23 yaşında olduğu fotoğrafı, aralarından çekip aldı. fotoğrafı 10 dakika dikkatli bir şekilde inceledikten sonra, beynine gerçeği ileten acı itiraflarda bulunmaya başladı. acı gerçeği kabullenmek istiyordu ama bunu kendine bir türlü yediremiyordu. fotoğraftaki babasının saçları, tıpkı onun şimdiki cılız saçlarının aynısıydı. '' bu yolun sonu, 3-5 sene sonra kel ve sikik bir görüntü! '' dedi içinden. hayatında, saçlarına ne adam gibi jole sürerek doyasıya şekil vermişti ne de uzatmıştı. kendine yapılan büyük bir haksızlık gibi görüyordu bu dökülmeyi. restorantta iskender yemeyip, yemiş gibi parasını ödemekle özdeşleştirdi durumunu. ağlamaklı oldu ve duşakabinin üzerindeki saç bakım ürünlerinin yanına koştu. kremler, kürler, yağlar vs. herşey vardı bu bölmede. geçen hafta alıp bu bölmeye koyduğu yeşil defne sabununu eline alıp uzun uzun baktı. üzerinde cılız saç telleri yapışmış, kötü bir görüntüsü vardı sabunun. sabuna 10 dakika hiçbirşey düşünemeden baktı. '' son çaremde bir boka yaramadı... '' diye geçirdi içinden üzüntüyle. yaşadığı buhran had safhaya tırmanınca elindeki defne sabununa hiddetle baktı. ağlamaklıydı ve burnundan soluyordu. kendisinin bile beklemediği bir hamleyle sabunu ağzına doğru götürdü ve ısırmaya başladı. iğrenç bir şekilde, hırsla sabunu deliler gibi çiğniyordu. dişlerinin arasında cıvık bir şekilde ezilmesi berbat bir duyguydu. insan dışkısını çiğnemekten farksızdı sanki. midesi bulanıyordu fakat buhranı onu sabunu çiğnetmeye ve yutturmaya itekliyordu. sabunun yarısını yedi ve kalanını diğer ürünlerin olduğu bölmeye fırlattı. midesi altüst olmuştu. aynaya psikopat bir ifadeyle bakıyor ve gözlerinden yaşlar boşalıyordu. çok geçmeden hıçkırıklara boğulmaya başladı. kalbi hızla çarpıyordu. midesinin bulanmasına daha fazla dayanamadı ve lavaboya şiddetle kusmaya başladı.
    7 ...