al can alıcı bir tespit daha. günlük yaşantımız da yaşadığımız olaylara yada varsayımlara uygun örnekler verirken, farzı misal deyip kuracağımız cümlenin öznesini hiç zorlanmadan ahmet, mehmet, ali, ayşe, fatma yapıveririz. şöyle bir düşünün ilkokul'dan, üniversite'ye kadar karşımıza çıkan tüm problemlerin baş mimarları oluverirler. (ahmet'in elmalarının yarısının bir fazlası ayşe de ise, ali nin kuzeni olan mehmetin elma sayısı kaçtır?) gibi. her türlü durum ve olay belirten örneklerde kullanılabilitesi olan bu isimlerin sahipleri gün içinde karşımıza çıkınca hep bir örnek veresimiz gelmezmi? neden (aytekin'in yaşı, busecan'ın yaşının 2 katı olduğuna göre, peri'nin yaşı mert ile aytekin'in yaşının toplamından 1 fazla ise bu durumda nilüfer'in yaşı kaçtır?) gibi soru kalıplarına denk gelemiyoruz. uzun lafın kısası, öyle yer etmiştir ki kafamızda ahmet ile mehmet'ler, durduramaz bunu ne füsun'larrr nede cevdet'ler...