işlerin yolunda gitmediği bir günün akşamı. onca emeğe rağmen, ters giden işlerin içirdiği birkaç paket sigarayla sarartılmış iki parmağın arası kadar mesafe ilerleyememiş olmanın verdiği burukluk. cep telefonunu kapattım önce. sonraysa nereye gideceğimi bilmeden dışarı çıktım.
rüzgarın ters istikmatine doğru ilerlerken kendimi daha önce hiç gitmediğim bir barın önünde buldum. bar görürsem dayanamam, yine dayanamadım ve içeriye girdim. barın önüne tezgahı açtım.
7 tane tekila shottan sonra ne içtiğimi bilmiyorum. barmene işaret çakıyorum ve o ne veriyorsa içiyorum. ağzıma sıçsa ki belki sıçmıştır, hiçbir şeyin farkında olmayacağım. ama devamlı dolu mu yoksa boş mu olduğunu hatırlamadığım bardakları kafaya dikiyorum. arada birileriyle konuştum. sanıyorum bir tanesi yere düşen cüzdanım içindi. diğerleriyse...
bende alkol alınan bir akşamın sabahında baş ağrısı olmaz. beni uyandıran midemin yanması olur ve öyle oldu. deli gibi susamış bir halde uyandım. açtım gözümü, tavan benim değildi. sonra baktım ki oda benim değil. benim olmayan yatak, komidin, evin kokusu derken sol tarafımda yatan kişiyi gördüm.
durumu hemen anladım tabii. azıcık panik yaptım çünkü kadın değil de bir travesti falansa önce kendimi sonra da onu öldürürdüm. gerekli yoklamaları yaptım. baktım ki gayet kadın, içime su serpildi. bu arada bir nebze olsun susuzluğumda geçmişti. kalktım yanından.
tanımadığım bir kadının yatağında uyanmıştım. banyoya gittim. arkamı dönüp böbreklerimi almışlar mı diye ufak çapta bir check-up yaptım kendime. 2 böbreğimde cillop gibi yerinde duruyordu. iyi de böbreğimi alsalar kadın niye yanımda yatsın? benim onun evinde ne işim var?
mallığıma hafiften sırıttım, oh çektim ve giyinip oradan siktir olup gittim.