futbolun erkek adam olmanın önşartı sayıldığı bir ülkede futbol sevmemek türk erkeği için çok zor bir durumdur. berber bu akşam kimin maçı vardı yaauuvv diye sorunca suratına eblek eblek bakan erkek modelidir. yine de ısrarla futboldan uzak durur. arkadaş ortamlarında futbol muhabbetlerinde fransız kalır canı sıkılır etrafı izler bazen sigarasını yakar etrafı seyre dalar. özellikle maç günleri kadıköy trafiği çekilmezse fb camiasına ait tanıdığı herkesin annesinin kulaklarını çınlatır. yeşil sahalar, tezahüratlar, takımlar, önemli pozisyonlar asla ilgisini çekmez,anlamsız bulur ve her zaman şunu düşünür:
maç izlerken boğazındaki damarlar çıkana kadar yırtınan erkek, futbol sevmeyen erkekten daha ilginçtir ve daha irdelenesi bir vakadır.
futbolun yarattığı toplumsal psikolojik sorunların bir diğeri de şudur ki; geniş halk kitlelerinin en büyük afyonudur futbol. portekizli diktatör salazar şu lafıyla bunu kanıtlamıştır "ben bu halkı 3 f ile uyuttum" buradaki 3 f şunlar olmaktadır: fado (yerel bir müzik), fiesta (yerel bir dans) ve futbol. tarih tekerrürden ibarettir sözü boşuna değildir. 80 öncesi mahallelerde esnaf veya halk arasında politika veya genel sorunlar tartışılırken günümüzde bu, yerini futbol muhabbetlerine ve dizi kritiklerine bırakmıştır. bu şekilde rahat uyuduğu(!) görülen halk daha sonra uyanmaması için televole ve mevcut magazin kültürü eşliğinde ninnilerle uyumaya devam etmiştir etmektedir. milyon dolarlık bahis oynayan mafyaların da kısa sürede el attığı, kulüp başkanlarından oyuncularına kadar mafyaya veya tarikata bulaştığı söylenen insanların oluşturduğu bu sektörün daha doğrusu ticari sektörün aklı başında olduğunu düşünen hiçbir birey için çekici veya etkileyici yanı yoktur.